Türk futbolu bir yandan altüst oluş sürecinde yalpalayıp dururken öte yandan da hayat devam ediyor.
Abdullah Avcı döneminin ilk milli maçını bu akşam oynayacağız. Rakip seçme konusunda fazla bir şansımızın olmadığı biliniyor. O bakımdan Slovakya iyi denk düşmüş denilebilir.
Yaşadıklarımızı doğru anlayabilmek için şunu sık sık yinelemekte yarar var: Biz bu işin başından beri sporumuzu nasıl yönetebileceğimize karar verebilmiş değiliz. Bir spor politikamız yok. Böyle olunca da nereye gittiğimizi bilmeden el yordamıyla birşeyler yapmaya çalışıyoruz.
Milli Takım da elbette ki bunun dışında değil. Hiddink dünya çapında bir firmaydı ama bekleneni veremedi. Ardından kaçınılmaz olarak teknik direktörün yerli olması düşüncesi büyük ağırlık kazandı. Avcı da en uygun adaydı. Göreve getirilmesi doğruydu. Şimdi onun ne yapacağına bakıyoruz.
Yakından izlemeye çalıştığım için Avcı'nın ilk günden beri kolları sıvayıp çok sıkı çalıştığını biliyorum. Ancak bunun sahaya yansıması o kadar kolay bir iş değil. Kendi çalışması dışında da bir yığın etkenin biraraya gelmesi gerekiyor. O da bunu iyi biliyor ve buna göre çalışıyor. Böylesi bir kaos ortamında verimli biçimde çalışma olanakları da sınırlanıyor. Birkaç ay önce sizi göreve getirmiş bir yönetim ve milli takım sorumlusu yönetici artık ortada yok. Hatta yeni yönetimin sizinle çalışmak isteyip istemediğinden bile emin olabilmek mümkün değil.
Milli Takım'da bir yenilenme zamanının geldiği de açıktı. Hem 2010 Dünya Kupası'na hem 2012 Avrupa Şampiyonası'na katılmayı başaramamış olan kadrodaki oyuncuların tamamının değilse de büyük bir bölümünün artık dinlenmeye bırakılmaları doğal. Yurtiçinden ve dışından gençlerin kadroda yer almaları da öyle.
Gelgelelim bu aşamada bizim bazı hastalıklarımız ortaya çıkmaya başladı bile. Örneğin, Fenerbahçe'nin milli kalecisi Volkan Demirel'in 'çoluk çocuğu kadroya almışlar' dediği yolundaki bir haber gözden kaçacak gibi değildi. (Yormayın kendinizi, elbette ki 'demedim' itirazında bulunacak!)
Ardından vatandaşların bu aday kadro hakkında 'ümit takımı gibi' değerlendirmesinde bulunduğu haberi dünkü bir gazetede gözüme çarptı. Vatandaş ve Milli Takım! Hem de kadro seçimiyle ilgili yorum! Ha ha ha! Normal zekâ düzeyinde biri böylesi uydurmaya sadece gülebilir.
Ancak bunun arkasında çok tehlikeli bir zihniyet ve yaklaşım var: Daha şimdiden Avcı'yı kemirmeye hazır birileri hazırlık yapıyor. Slovakya maçında bile tatsız bir futbol ve kötü sonuç ortaya çıkması halinde yazılıp söylenecekleri tahmin edebilmek çok zor değil.
Göreve gelişinden bu yana Abdullah Avcı'nın medyadan da yoğun bir destek gördüğünü biliyorum. Fakat artık bazılarının bundan sıkıldığı da açık. Yavaş yavaş baltalar çıkarılıyor. Çünkü medya açısından herhangi birini desteklemek para etmiyor, ille de kemirmek gerekiyor.
Abdullah Avcı'nın işini yaparken en büyük sıkıntılarından biri de bu olacak. 'Hangi büyük takımı çalıştırmış ki bu göreve getirildi' türünden zırıltılarla uğraşmamak için en sıradan maçları bile kazanarak yoluna devam etmek zorunda. Allah yardımcısı olsun.
Aman geç kalmayın
29 Şubat 2012 11:21