Son 15 yılda dünyada ya da Avrupa'da en çok ve kolay yendiğimiz takım Avusturya. İster resmi maç olsun ister hazırlık karşılaşması, 6 karşılaşmanın 5'ini bazılarını farklı olmak üzere kolayca kazandık, sadece 1'inde berabere kaldık, o da kaçırdığımız penaltı nedeniyle...
Böyle bir rakip karşısında maça öyle başladık ki sahaya herhangi bir nedenle kalecisiz ve 7 oyuncuyla çıkmak zorunda kalsak bile Avusturya'nın bunu beceremeyeceği bir durum yaşandı. Rakibin baskısıyla peşpeşe gelen kaleci ve savunma hataları inanılması güç bir olaya yol açtı. 6 dakikada attıkları iki gol San Marino karşısında bile başaramayacakları bir işti.
Onca hazırlığa karşın sakatlıklar yüzünden ilk kez birarada oynamak zorunda kalmış savunmamızın oyun kurma beceriksizliği, pas alışverişinde bocalamaları gibi sıkıntılarımız çok çabuk ortaya çıktı. Zihinsel olarak da maça iyi hazırlanmadığımız açıktı. Rakibin etkili baskısına Slovak hakemin kötü yönetimi eklenince bir anda darmadağın olduk!
Doğrusunu isterseniz 7 Eylül'deki zorlu Hollanda sınavı öncesinde daha güçlü bir rakiple karşılaşmak uygun olurdu ama bu konuda hiçbir ülke pek fazla seçme şansına sahip değil. Yakın sayılacak zamanda oynadığımız Portekiz maçı başta olmak üzere Bulgaristan ve Ukrayna karşılaşmalarını bu doğrultudaki asıl hazırlık sayalım, bunu da bir kaza olarak görelim.
Goller takımımızı yıkmadı ama haliyle moralimizi ve oyunumuzu bozdu. İlk şutu Hamit'le ancak 20'de atabilmemiz, Emre Belözoğlu'nun mutlak gollük pasında Burak'ın çarşafa dolaşması, oyunun normala dönmeye başladığını gösterir gibiydi. Sonrasında topa daha çok sahip olup oyunu lehimize çevirdik ama sonuca gitme konusunda yetersiz kaldık. Oyuna nasıl başlamamız gerektiğini ancak ikinci yarının başında anlamış gibiydik. Rakibe önde baskıyı, hakemin sertliğe verdiği izinden yararlanmayı nihayet akıl edebildik. Fakat bundan da iş çıkaramadık. Özellikle Tunay'ın çok şık bir çalımla kaleciyi geçtikten sonra topu dışarı atması olacak iş değildi. Bu arada peşpeşe değişiklikler de bildiğimiz hazırlık maçı dağınıklığına yol açtı. Bugünkü gazetelerin büyük bir bölümünde doğal olarak 'kötü prova' başlığını göreceksiniz. Önemli değil çünkü bizim hocalarımız ancak yenilerek iyi hazırlık yapılabileceğine inanıyor! Eksiklerimizi göre göre bitiremiyoruz ve asla gideremiyoruz. Ayrıca ders almaktan da bir türlü kurtulamıyoruz.
Neredeyse Milli Takım kurulduğundan bu yana savunmada aynı hataları yapmayı sürdürdüğümüz için Hollanda maçı ve sonrası adına endişelenmemek mümkün değil. Hele kaleci Tolga'nın tıpkı ilk golü yediğimiz şekilde oyun kurmaya kalkması ve aynı tehlikeyi yaşamamız şaka gibiydi. Taraftarların sahaya atlama rezilliğiyle de işin tam suyu çıktı. Bundan sonra Avrupa'da hazırlık maçı yapmamız da yasaklanabilir. İyi de olur!
Bu işin suyu çıkıyor!
16 Ağustos 2012 11:53