“Pozisyona göre adam yetiştirme”, futbolda modern zamanların popüler tartışmalarından biri.
Bazı altyapı eğitmenleri, bir çocuğu küçük yaşlardan itibaren spesifik bir pozisyonun gereklerine göre yetiştirmeyi temel yöntem olarak benimsemişler. Örneğin atletik, kuvvetli ama vasat top tekniği olan bir çocuk, akademiye girdiği 9-10 yaşından itibaren defansif orta saha oynamanın gerekliliklerini öğreniyor. Salonda, sahada ona göre çalışıyor. Yıllarca aynı pozisyonda oynuyor, yalnızca o bölgenin ihtiyaçlarını tekrarlayıp uzmanlaşıyor; 17-18 yaşında da A takıma tecrübeli defansif orta saha oyuncusu olarak çıkıyor.
Bir kısım uzmansa bu yönteme şiddetle karşı çıkıyor. Onlara göre potansiyel bir sporcunun çocuk yaşta farklı bilgiler ve eğlencelerle donatılması daha büyük bir avantaj. Hakan Şükür’e çocukluğunda basketbol oynamasının faydası olduğunu düşünüyorlar. Taffarel’in idmanlarda forvet görevi yapmasında sakınca görmüyorlar. Meola’ya, Howard’a küçük yaşlardaki Amerikan futbolu tecrübelerinin yardım ettiğine inanıyorlar.
Beşiktaş’ın yeni forveti Mustafa Pektemek de böyle bir anlayışın ürünü. Lise 3’üncü sınıfa kadar voleybol oynuyor, sanırım bu yüzden de hava toplarına harika sıçrıyor. Altyapıda ön liberoda da, sağ açıkta da görev yapmış. Thomas Doll onu uzunca bir süre ısrarla sol açıkta kullandı. Beşiktaş formasıyla ilk test maçlarında da bu pozisyonda görev aldı. Son vuruşlar konusundaki uzmanlığı ona “Pektemek, gol demek” lakabını hediye etse de, aslında Mustafa lakabından çok daha fazlası: Orta sahaya gelip pas trafiğine katılıyor. Orta mesafe iyi şut atıyor. Kaleye 30-40 metre uzaklıklarda meşin yuvarlakla buluştuğunda cesaretle stoperin üstüne gidiyor. Bu özellikleriyle onun lakabının “Pektemek, gol demek” değil, “Pektemek, futbol demek” olması gerektiğini düşünüyorum ben...
* * *
Onu Kasım 2006’da kariyerindeki ilk Süper Lig maçında Sakarya’da izleme fırsatı bulan şanslı azınlık içinde olduğum için müdürüm Cem Şengül’e borçluyum sanırım... Kenara geldiğinde tribünlerde nasıl bir hareketlenme olduğunu çok iyi hatırlıyorum. O ise (daha 18’inde olmasına rağmen) oyunda son derece soğukkanlıydı.
Mustafa aynı soğukkanlılığı geçen yıl geçirdiği büyük sakatlıktan çıkıp sahalara dönerken de gösterdi. 6 ay meşin yuvarlaktan uzak kaldıktan sonra futbola onun gibi doğru zamanda, doğru sayıda dakika alarak dönmek, bazen dünya çapındaki yıldızların bile harcı olmayabiliyor. Ağustos’ta sakatlandıktan sonra Şubat’ta futbola yaptığı harika dönüş, Ankara ekibini ligde tutan en önemli faktördü. Mustafa’nın gerek sporcu kalitesi, gerekse futbol aklı göz önüne alındığında, Beşiktaş’ta hızla ilk 11’e yerleşmesinin çok büyük bir sürpriz sayılmaması gerektiğini düşünüyorum ben...
Transferde Beşiktaş
Beşiktaş’ın Rapid’den transfer ettiği iki Türk asıllı oyuncuyu Avrupa Ligi müsabakalarında yakından izlemiştik. Hem Veli hem de Tanju Türk pasaportu taşımasalardı, Beşiktaş kapısını açmalarının pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Ama Süper Lig’deki 5 yerli sınırı (yani ilk 11’e koyacak 5 iyi yerli bulma mecburiyeti), bir anlamda takımları gurbetçi avına sürüklüyor.
Özellikle 1989’lu sol bek Tanju’nun, geçen yıl bulduğu kısıtlı forma şansını gayet iyi değerlendiren (ama Denizli’ye kiralanan) 1992’li Doğukan’dan çok fazla artısı olduğunu düşünmüyorum. Hatta sezonun ilk 5-6 haftası geçtikten sonra Beşiktaş’ın iki sol beki İsmail ve Tanju’nun yetersiz bulunup, o bölgenin Egemen’e teslim edilmesi bile söz konusu olabilir gibi geliyor bana.
* * *
Evlatlık edinilmesi, kilisede büyümesi, evsizler takımında oynaması gibi iç acıtan detaylarla dolu öyküsü, Bebe ’yi geçen yıl İngiliz medyasının da cazip bebeği haline getirmişti. Ama futboluyla ilgili pek kimse tam anlamıyla fikir sahibi olamadı.
Manchester United’ın ona 9 milyon sterlin ödemiş olması önemli bir referans, ama Ferguson’un Bebe için “Hayatımda ilk kez hiç izlemediğim bir oyuncuyu transfer ettim” dediğini de hatırlıyoruz. Üstelik İngiliz ekibinin 9 milyon ödediği bir oyuncuyu bir yıl sonra 2 milyona serbest bırakıyor olması da dikkat çekici.
Kontrolsüz hızı ve kuvvetiyle belki bu düzeyde bir takımda çizgilerde forma şansı bulabilir, ama Simao-Quaresma’ya sahip bir ekipte işi çok kolay olmayacak. Siyah-beyazlıların santrfor bölgesinde de Almeida ve daha önemlisi Mustafa var...
Bebe-Manchester United öyküsü, umarım şu anda Odense’ye kadar düşmüş Kamerunlu ön libero Djemba-Djemba hikayesine benzemez...
Pektemek, futbol demek
17 Temmuz 2011 13:44
![Pektemek, futbol demek](https://media06.ligtv.com.tr/img/news/2011/7/17/d1_UgurMeleke.jpg)