Defans
Orta Saha
Galatasaray
Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından
1482'de kurulan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani), adını
kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul
modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur.
Okul'un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla
ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi
jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu
atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern
aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken,
onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu
etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır
ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da,
sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.
Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux,
Signor Martinetti, Stangali gibi) jimnastik ve atletizmin yanı sıra,
değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik) bir ilki
daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya
başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik
Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet
Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor
dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle
Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama
oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir
koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL'nin Tören Kapısı'ndan
adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.
1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve
Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol
Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık
sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu
kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul
Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü
Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında
düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar
yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin
gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem
ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol
kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek"
ve yabancılarla boy ölçüşmektir.
Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır: "1
Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum
Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek
Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler
oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat
Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi.
Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli
olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i
ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta
arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini
muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım.
Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe
gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla
yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören
arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman
Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de
ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.
"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."
Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması
yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında
anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının,
bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin
onlardan "Galata Sarayı efendileri" diye söz etmelerinden doğduğunu
yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata
Sarayı olsun" derler.
1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan,
mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen elyazısıyla tuttuğu
Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin
(Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi
şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülend Serdaroğlu;
4-Celal İbrahim; 5-B. Nikolof; 6-Milo Bakiş; 7-Pol Bakiş; 8-Bekir Sıtkı
Bircan; 9-Tahsin Nahit; 10-Reşat Şirvanizade; 11-Hüseyin Hüsnü;
12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 13-Abidin Daver.
1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası
bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme
olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan
sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin
tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de
bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini
tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül
1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni
sıralaması şöyle gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin
Bülend Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-Bekir Sıtkı Bircan; 6-Reşat
Şirvanizade; 7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 8-Abidin Daver.
Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır.
Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin
baskıcı yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir
takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama
bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur.
Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:
"Birçok yerleri
dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına
gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye
çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan
tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların
dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı
renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk
oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde
parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete
götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu."
Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.
(Kaynak: Galatasaray.org)