Milli Takım'ın hazırlık döneminde karşılaşacağı rakipler arasında en zayıfı Gürcistan. Kuzeydoğu komşumuz, FIFA dünya sıralamasında 95. durumda. Biz 33. sırada bulunmaktan yakınıyoruz ve haklıyız da.
20.likten aşağı düşmeyecek düzeydeyiz ama dönemsel çuvallamaları çok sık yaşadığımız için bu sıkıntıyı çekiyoruz.
Kadro olarak bu tür hazırlık anlayışını benimsemediğimi maçtan önce yazdım. Arda Turan, Selçuk Şahin ve Burak Yılmaz gibi şu anda Milli Takım'ın temel taşları sayılabilecek oyuncuların sahada olduğu hazırlık maçlarının daha doğru olduğuna inanıyorum. Neyse ki sahadaki takım 'hazırlık maçlarında mutlaka yenilmek gerekir' düşüncesinde değildi.
Özellikle hemen hiçbirimizin tanımadığı Sercan Sararer'in soldan getirdiği topla Hamit'in kafasından gelen ilk golümüz önemliydi. Çünkü bu tür pozisyonlar bulmakta da zorlanıyoruz; bunları değerlendirmekte de. Sonrasında da böylesi pozisyonlar üretmeyi sürdürdük ama sadece birinden yararlanıp 'buna da şükür' dedik.
Oyuna tam olarak ağırlığımızı koyamayışımızın nedeni bunu yapabilecek oyuncularımızın kulübede oluşuydu. Bu yüzden kopuk kopuk oy namak zorunda kaldık ama M.Topal ve Hamit'in deneyimi, Nuri'nin yeteneği, Gökhan ve Sercan'ın çalışkanlığı ilk yarıda istediğimizi elde etmeye yetti. Ancak savunmadaki dağınıklığımız boşverilecek gibi değildi.
Özellikle ikinci yarının başında savunmanın daha da ağırlaşan uyku hali rakibin gollük pozisyonlar bulmasını sağladı. Hemen ardından da golleri geldi; ikinciyi de Cenk inanılmaz biçimde önledi. Bu bölümde yaşadığımız dağınıklık 'Biz bu işi beceremeyeceğiz' yılgınlığına yol açacak türdendi. Hep aynı hatalar ve çok zayıf rakipler karşısında yaşanan bıktırıcı bir perişanlık! Yeter artık!
Abdullah Avcı durumu görüp hemen Arda ve Selçuk kozlarını oynadı. Oyuna yeniden egemen olup rakip alana geçmeyi becerdik ama bu kez de bir başka hastalığımız ortaya çıktı. Her oyuncu kendi başına oynamaya çalıştı. Pas hataları yüzünden ataklar başlamadan bitti, top kayıpları yüzünden de rakibe sürekli umut verdik. Zaten takım bütünlüğünden uzaktık, sürekli değişikliklerle de buna bir mazeret bulmuş olduk.
Sahada kaybolduğumuz ikinci yarıda Arda ve Selçuk'un çabasına, Gürcistan savunmasının da penaltı için gösterdiği gayret eklenince bir soluk alabildik. Seyretmeyenler inanmayacaktır, koskoca ikinci 45 dakikadaki tek pozisyonumuz buydu, diyebilirim. Hadi bir de Arda'nın kaptığı topta kimseyi göremeyip çok çaprazdan kendi vurmak zorunda kalışı... Cenk'in yerine giren kalecimiz Mert Günok'un kurtarışı da yapabildiğimiz öteki sözü edilmeye değer işti.
75 milyonluk ülkeden her durumda üst düzey 30 adam çıkacağını da Abdullah Avcı'nın bundan çok daha iyisini yapabileceğini de biliyor ve inanıyorum. Arayış, tarayış, hazırlık, geleceğin takımını kurmak filan kuşkusuz ki önemli ama bunlardan yola çıkıp hedefe yürümeyi zorlaştıran mazeret arayışlarını bırakmalıyız. Artık daha sağlam adımlar atmak gerekiyor. Avcı'dan da Milli Takım'dan da beklenen bu.
Kazanmak önemli de...
25 Mayıs 2012 12:00