Bence her teknik direktörün yanında futboldan çok iyi anlayan bir Risk Yöneticisi bulunmalı, özellikle de maç esnasında. Nasıl 2001 ekonomik krizinden ağzımız yandıktan sonra, bankaların yönetim kurullarında bir tane de Risk Yönetimi Uzmanı bulunmasını yasa gereği sağladıysak, TFF de benzeri bir kuralı bir genelge ile getirebilir, getirmelidir de.
TFF zoruyla getirilecek olan bu Risk Yönetimi Uzmanı ne işe yarayacak?
Eğer 2010 Dünya Kupası’nda Brezilya zayıf rakibi Fildişi Sahili karşısında 3-1 öne geçtikten sonra Teknik Direktör Dunga’nın yanında bir Risk Yönetimi Uzmanı olsaydı, ona takımın en değerli iki oyuncusu Kaka ve Galatasaray’lı Elano’yu oyundan alması gerektiğini hatırlatırdı. Elano 3-1 den 10 dakika sonra sakatlandı ve turnuvayı kapattı. İlerleyen dakikalarda da hatırlıyorsunuz, Kaka oyundan atıldı. Dunga’nın bu hatası, Brezilya’nın daha sonra çeyrek finalde elenmesine ve kendi milli takım kariyerinin de erken bitmesine yolaçtı.
Pekiyi bunu Dunga neden düşünemedi? Neden illa da bir Risk Yönetimi Uzmanı gerekiyor her Teknik Direktörün yanına? Çok basit. İnsanlar birbirine ters düşen iki işi aynı anda yapamazlar, özellikle baskı altındalarsa. Dunga o maçta kazanmaya odaklanmıştı. Kazanmaya odaklanan kişi aynı anda kaybetmemeye de odaklanamaz. İşte tam da bu nedenle benim Risk Yönetimi Uzmanı önerimin gereği ortaysa çıkıyor. Teknik Direktör kazanmayı düşünürken, Risk Yönetimi Uzmanı da kaybetmemeye odaklanır. İkisi arasındaki etkileşimden de ideal çözüm ortaya çıkar.
Benzeri bir ilişki şu anda gelişmiş ülkelerdeki Ekonomi Yönetimi ile o ülkenin özerk Merkez Bankası arasında yaşanıyor. Ekonomi Yönetimi büyümeye odaklanırken özerk Merkez Bankası da enflasyonu önlemeye odaklanıyor. Birbirine zıt bu iki işin, ikisini de Ekonomi Yönetiminden ya da Merkez Bankası’ndan istemiyor gelişmiş ülkeler. “Hep birlikte, hem kazanmayı, hem de kaybetmemeyi düşünelim arkadaşlar” denilemiyor. Çağdaş ülkelerde, “Sen kazanmaya odaklan ama özerk bir kuruluş da kaybetmemeyi düşünsün ve buna yönelik adımlar atabilsin” deniliyor.
Aynı mantıkla, Teknik Direktör de hem kazanmayı, hem de kaybetmemeyi aynı anda düşünemeyeceği için benim önerdiğim Risk Yönetimi Uzmanı, maçtan önce, maçın her dakikasında ve maçtan sonra, takımın önündeki en büyük 2-3 riski görebilmeli ve gereken önlemleri önerebilmeli. Olay bu öneriyi duyurabilmekle sınırlı kalmalı. Karar mercii olmayacak zaten bu şahıs.
Takımlarımıza bugün şimdi birer Risk Yönetimi Uzmanı gerekiyor.
Neden mi? FB’de bir Risk Yönetimi Uzmanı olsaydı, Emre Belözoğlu’na Zokora olayından sonra basına demeç verme yasağı koyabilirdi. Beşiktaş’ta bir Risk Yönetimi Uzmanı olsaydı, Emre olayından ders çıkarıp Rüştü Reçber’i kameraların karşısına çıkarmazlardı. Rüştü’nün ekranda kendini ihbar etmesi neredeyse Beşiktaş’a çok pahalıya malolacaktı. Boyun spazmı geçiren 1.kaleci Cenk çabuk iyileşmese, Fenerbahçe maçında kale 3. Kaleci Umut’a emanet edilecekti ve bu bütün dengeleri bozacaktı.
Hadi bunları düşünmek kolay diyeceksiniz. Bakın Risk Yönetimi daha neler kazandırabilirdi takımlara. Galatasaray’ın yıldızı Lincoln’u oyundan çıkardığı için daha GS’nin başına geçer geçmez patlayan ilk krizini yönetemeyen ve gelişen olaylar neticesinde GS’den ayrılmak zorunda kalan (yeteneklerinden hiç kuşkumuz olmayan) Bülent Korkmaz Hoca’ya bu krizi tatlıya bağlamasında yardımcı olurdu bu Risk Yöneticisi. Aynı şekilde, “Karizma”yı Atletico Madrid maçında oyundan çıkardıktan sonra başlayan krizi yönetemeyen Carvalhal’ın da kariyeri uzatılabilirdi. Bakın burada da aynı yöntemden bahsediyorum. Eskiden yaşanan bir krizi hatırlayıp, ona benzer bir krizi daha iyi yönetebilmekten.
Başka bir örnek: Schuster’le sorun yaşayan Ferrari hocasının topun ağzında olduğunu bildiğibir derbi maçında hem penaltı yaptırıp, hem de kırmızı kart aldı biliyorsunuz ve bu olayın devamında Beşiktaş kendi evinde FB’ye yenildi ve şampiyonluk umutlarını gömdü. Belki de bu krizin yaşanmasını engelleyebilirdi bir Risk Yönetimi Uzmanı.
Bu bir hayal ürünü değil, o günkü maçtan bir gece önce bu tür bir sabotaj olasılığını ben bizzat çok yakın bir arkadaşımla konuşmuştum. Hoca topun ağzında, onun gitmesini isteyen biri kendi takımını sabote edebilir mi diye sormuştum arkadaşıma. (Kırmızı Kart Var oynamıştık ikimiz de.) Pekiyi nereden aklıma gelmişti böyle bir sabotaj olasılığı?
“İstinye Kasabı” lakaplı Del Bosque de topun ağzına geldiğinde, takımda yer bulamadığı için onunla sorun yaşayan kaleci Cordoba, futbolda nadir görülen kırmızı kartlardan birini alarak takımını yalnız bırakmış ve BJK’nin o seneki son hedefi olan Türkiye Kupası’ndan elenmesine yolaçmıştı. Olaydan 1 gün sonra, Beşiktaş yönetimi daha sonra Dünya Kupası kazanacak olan Del Bosque’yi göndermişti, hem de 8 milyon Avro’luk tazminatı göze alarak.
Biraz gerilere gidelim. Eğer Milli Takımımızın bir Risk Yönetimi Uzmanı olsaydı, İngiltere ile Saraçoğlu stadında oynadığımız hayati önemi olan bir maçta devre arasında soyunma odasına giderken Beckham’a küfür edip iki takım oyuncularını birbirine düşüren Alpay’ın daha sonra Fatih Terim tarafından İsviçre ile yapacağımızı ölüm kalım maçına çağrılmasına engel olurdu belki de. Hatırlayalım, yine fazla motive olmuş bir Alpay İsviçre maçından önce, daha Milli Marşımız okunurken, duygusal olarak hangi noktada olduğunu belli etti ve maçın 30. saniyesi dolmadan son derece gereksiz bir penaltı yaptırdı ve Dünya Kupası hayallerimiz suya düştü.
Aynı Risk Yönetimi Uzmanı yıllar sonra Avrupa Futbol Şampiyonası’nda tarih yazan Fatih Terim’in Milli Takım’ın başında her ne olursa olsun kalmasını sağlayabilirdi ve bir Hiddink faciası yaşanmamış olurdu ülkemizde. Şu andaki Teknik Direktörümüze güvenimiz tam, o başka.
Daha önce yaşanmış bir krizin benzerini yaşatmamak için çırpınacak ve Teknik Direktörün sadece kazanmaya odaklandığı için göremediği detayları ona hatırlatacak bir analist olmalı bu Risk Yönetimi Uzmanı. Örneğin, son oynanan Beşiktaş maçından önce Aykut Kocaman’a “Emre Belözoğlu ile başlarsan çok sık sakatlanan Gökhan Gönül’ün de sakatlanma olasılığını düşürürsün” diyebilecek kalitede Risk Yöneticilerine ihtiyacı var takımlarımızın. Bunu söyleyebilmek için de istatistikleri çok iyi inceleyecek ve futboldan çok iyi anlayacak tabii.
Haydi TFF, çağdaş bir adım at. “Her teknik direktörün yanında futboldan çok iyi anlayan bir Risk Yönetim Uzmanı bulunmalıdır” kuralını getir. Dünyaya örnek ol!
Futbolda risk yönetimi
07 Mayıs 2012 15:47
![Futbolda risk yönetimi](https://media05.ligtv.com.tr/img/news/2012/5/07/aaaa.jpg)