Bu sezonun şampiyonluk yarışından çok, ders niteliğinde bir demo sezon olduğuna inandığımız gün gelecek daha ışıltılı olacak.
Bakın Fenerbahçe taraftarının yeryüzünün en hassas, en dinamik taraftar topluluğu haline geliş hızına, bakın Beşiktaş'ın milyonlarca dolarlık kadrosunun sadece tek bir nedenden "disiplinden" çuvallamasına, bakın Trabzonspor taraftarının takıma verdiği zarara, bakın Burak'ın bir şehri taşıma yeteneğine, bakın Manisa'nın bir zamanlar ülkenin en büyük şirketlerinden birinin desteğine, en büyük hocalarının yönetimine ve yetiştirdiği oyunculara karşın vedasına, bakın Sivasspor'un kapalı çirkin futbol yerine, açık ve akıcı futbol oynayarak ülkenin en ilham veren takımı oluşuna, bakın Gençlerbirliği'nin düşer denilirken ligde kalışına, centilmenlik liginin lideri oluşuna, yine oyuncularının transfer listesinde ilk sıralara çıkışına...
Ve işler güllük gülistanlık giderken birdenbire Galatasaray'ın içine düştüğü sıkıntıya...
Galatasaray normal sezonu rakiplerine fark atarak lider bitirmiş olabilir ama kimse Florya'da herkesin kendinden emin ve huzur içinde oturup gelecek sene oynanacak Şampiyonlar Ligi maçlarının hesabını yaptığını düşünmesin.
Bir futbol takımının karşılaşacağı tüm sorunlarla yüzleştiler.
Florya yönetiminin son üç haftada başına gelenler öyle sıradan şeyler değil...
Önce Elmander'in sakatlığı onun takım için ne denli kritik adam olduğunu gösterdi. Takımın en çok koşan, sahada işine odaklanan, profesyonellikte zirve yapmış adamıydı.
Öndeki iki forvetin etkinliği noktasında ister istemez onsuz bir senaryonun tedirginliği beliriverdi.
Florya yönetimi teknik bir baskı hissetmeye başladı...
Onunla birlikte takımın saha içindeki en kilit adamı Melo'ydu...
Brezilyalı kondisyonu, hırsı ve kazanma isteğiyle nereden bakılırsa bakılsın Hagi'yi andırıyordu.
Aradaki büyük fark Melo'nun öfke kontrol bakımından Hagi ile farklı disiplinlerde olmasıydı...
İşte bu noktada Melo'nun bir Hagi etkinliğinde olduğu gerçeğine inanılmış, aslında en kritik anda çok farklı davranabileceği gözden kaçırılmış olmalı...
Brezilyalı'nın Riera'yı dövmesi Florya yönetimine etik baskıyı hissettirdi.
Etik söylem her türlü zorbalığa (kapıyı kilitleyip darp etmek böyle tanımlanır) net ceza keseceğinden, yürütülecek işlemin intihar reçetesi olmaması gerekiyordu.
Culio olayının hazırladığı zemin'i atlamadan, Muslera'yı; ligden düşmüş, oyuncuları aylardır parasını alamamış Manisa kalesine penaltı atmaya göndermenin yarattığı tartışma ortamını da hesaba katarsanız hiçbiriniz Florya yönetiminin bir parçası olmak istemezdiniz.
Bu sezon takımdaki başarının mimarları arasında hocanın yardımcılarını da listeye aldığımızdan son fotoğrafı çekerken Terim yerine Florya yönetimi demeyi uygun gördük.
Terim'in verdiği desteğe en iyi karşılık tüm krizlere karşı daha uyanık olmaktan geçiyor.
Bilhassa Melo-Riera krizi tam bir yardımcı antrenör ıskasıdır.
KONUYU SELÇUK'A GETİRMEK
Selçuk'u çıkarın Galatasaray'ı, Egemen'i çıkarın Beşiktaş'ı, Burak'ı çıkarın Trabzonspor'u tanıyamazsınız.
Ortak özellikleri geçen yıl Trabzonspor'da birlikte oynuyor olmalarıydı ve bu enerji rekor puan getirmişti.
Şifre Şenol Güneş desek itiraz gelmez sanırım...
Yukarıdaki iddialı ifadeyi güçlendiren o kadar çok delil var ki!
Egemen'in sakatlık ve kart cezası yaşadığı maçlar Beşiktaş'ın kimyasını nasıl bozdu biliyorsunuz.
Burak olmayınca Trabzonspor'un ikinci bir gol planı yoktu, çok gedik kaldılar kimi zaman...
Selçuk ise Türk futbolunun yeni oyuncu modeli olarak geçen yıl bıraktığı yerden üstüne koyarak ilerledi...
Bu sezon 11 gol atıp, 9 gol pası vermiş ama esas artısı devamlılığı, orta alan ile forvet hattının, orta alan ile savunma hattının kurabileceği en sağlıklı ilişkiyi sorunsuz yapılandırıyor olması...
Kenar yönetimi ile çalışma disiplini ve kendi hayatını yaşarken takındığı profesyonel tavır...
Ligin 34 haftalık normal periyodu bitti.
Aklınızda en çok ne kaldı diye sorarsanız. Selçuk'un öyle fırtınalar kopartmadan, reklamı çok yapılmadan oynadığı futbol cevabını yapıştırabiliriz.
Bugün bu ülkeden R.Madrid, Barcelona, M.United gibi takımlara direkt gidebilecek bir oyuncu varsa o da Selçuk'tur.
Fatih Terim'in gelişi, Elmander, Melo, Muslera derken kimse onun adını gerektiği gibi kullanmadı ama 34 hafta itibarıyla Selçuk İnan yılın en değerli futbolcusu oldu. Onunla Melo'nun boşluğunu da doldurabilir, Elmander'in yokluğunda bir Burak yaratmasını izleyebilirsiniz.
Esas adam aslında Selçuk'tur.
Florya yönetiminin en uzun haftası
10 Nisan 2012 12:20
![Florya yönetiminin en uzun haftası](https://media04.ligtv.com.tr/img/news/2012/4/10/okc.jpg)