Cemal Ersen, en güvendiğim meslektaşlarımdan biridir. Dikkatli, sorumlu, araştıran, öğrenen, kuşku duyan, kontrol eden ve elde ettiği bilgiyi hesapsız - kitapsız dürüstçe paylaşan bir spor yazarı...
Son günlerde gündem gereği medya da tartışmaların odağında yerini aldı.
Bir kısım gazeteciler, köşe kalemşorları ve sistemin içinde kendilerini futbolun iktidar ortağı olarak gören bazı meslektaşlarımız (!) kulüpleri ya da pazarı korumak derdine düşerken, bazıları da sadece işini yapmaya odaklandı...
Birinci gruptakilerin kulüp ve federasyon yöneticileriyle, haber ya da röportaj ya da kamuoyu ile bilgi paylaşımını dert etmeden, kanaat önderliği değil, kanaat suflörlüğü yaptığını zaten biliyoruz. Yolları açık olsun... Para da, şöhret de iktidar nimetleri de zaten ellerinde, gözümüz yok!
İkinci gruptakiler, sadece gazeteciler yani, gündemi ve ortamı hep gazeteci gözüyle, salt gazeteci merakıyla izliyorlar ve aynı zamanda gündem oluşturuyorlar.
Cemal Ersen, ikinci gruptan.
Cemal, Pazartesi günü Milliyet’te Kemal Kapulluoğlu ile bir röportaj yaptı... Kapulluoğlu, değerli bir hukukçu, uzman bir spor adamı...
Sporu da biliyor, futbolu da!
Cemal’in özenle yazdığı röportajda, herkesi rahatlatacak bir mesaj veriyor:
“Şu ya da bu takımı kurtarmak için değil, sistemi kurtarmak adına Futbol Disiplin Talimatı’nı değiştirin... Aksi halde kağıt üzerinde bugünler düşünülmeden hazırlanıp yürürlüğe konulmuş bu yönetmelik, bazılarını cezalandırırken, sistemin içindeki daha çok masuma, daha büyük zararlar verecek... Puan silmeyi öne alıp küme düşme cezasını katı bir uygulama maddesi olmaktan çıkarın!”
Özetle veriyorum önerilerini... Arzu eden varsa, Cemal’in röportajını okur...
Kapulluoğlu’nun çağrısı nasıl değerlendirilmiş, ona baktım...
Televizyonlar, yaz rehaveti içinde hiç de beklemedikleri gündemin gargarasını yapıyor... İki haftadır hep aynı sorular ve hep aynı tekrarlarla içi dolmayan fındık kabuklarını izliyorsunuz...
Cemal’in röportajını, Kapulluoğlu’nun çağrısını okuyup yeni sorular soran çok az gazeteci var. Onlardan biri Radikal’in Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can... Doğrudan TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ı arayıp konuşmuş ve konuyu talimatlara getirip yeni bir düzenlemenin gündemlerinde olup, olmadığını sormuş...
Mehmet Ali Aydınlar’ın yanıtı ilginç: “Bu toplumda bir adalet duygusu var. Şimdi böyle bir düzenlemeyi gündeme getirsek bu operasyona dönük algılanmaz mı? Bence bu aşamada doğru olmaz. İleride değerlendirebiliriz.”
Elbette işimiz dedikoduculuk değil... Kapulluoğlu’nu arayıp, TFF Başkanı’nın yorumunu aktardım...
Kemal Bey, “Hiç katılmıyorum” dedi, “Federasyonun görevi, sistemi ayakta tutmak, sağlıkla doğru ve temiz biçimde sürdürmektir. Bence ileride değerlendirmek, bugün zarar görecek çok sayıda masumu zarara uğratmak demektir... Düşünün, Süper Lig’den TFF Başkanının dediği gibi, 4 takım düşerse, Bank Asya’daki birçok takım, gelenler geri dönene kadar yıllarca beklemek zorunda kalacak... Bu durum onların hiç de hak etmediği bir cezaya dönüşmüyor mu? Başkan, değişikliği ileride yaparız, diyorsa... O zaman bugün ceza görenler, “Senin kastın bize miydi?” sorusunu sormazlar mı? Asıl adalet duygusu o zaman incinmez mi!”
Cemal’in eline, Kemal Bey’in de zihnine sağlık!
Bu süreci orasından, burasından kurcalayıp çekiştirerek gevezelik yapanlara karşılık iki sorumlu insan akil bir çözümü seslendirmişler...
En başta Aydınlar, bu sese herkes kulak vermeli!
Carlos Carvalhal
Beşiktaşlı yöneticiler Tayfur Havutçu’nun tutukluluk sürecinde aradıkları “vekil” teknik direktörü bulmuşlar. Portekizli Carlos Carvalhal, takımı hem lige hazırlayacak ve yönetecek, hem de Tayfur Hoca tahliye olduğu takdirde hem yardımcısı, hem de alt yapıda teknik sorumlu olarak çalışacakmış...
Bu haliyle Portekizli’nin gelişine bir itirazımız olmaz...
Ama menajer Mendes’in empozesiyle şimdilik böyle bir formül bulundu da yakın gelecekte farklı şeyler olursa, Tayfur Hoca’nın kalbi kırılabilir,
dikkat!
Brezilya çok uzakta!
2014 Dünya Kupası kura çekimini, Brezilyalılar biraz da böbürlenip övünerek futbol ve müzikle iç-içe bir gösteri halinde sundular...
Pele, Zico, Bebeto, Ronaldo oradaydı... Tek tek futbol kahramanlarını izledik ekranda...
Cumhurbaşkanı, FIFA Başkanı, sunucular filan allaya, pullaya Brezilya’nın futbol kültürünü anlattılar.
Doğrudur, Brezilya futbolla ne kadar övünse, övülse hakkıdır!.
İyi de, öyle bir gecede Brezilya futbolunu anlatırken, Sao Paulo’da heykeli dikilen Charles William Miller’den hiç söz etmediler.
İskoç baba ile Brezilyalı anneden Sao Paulo’da doğan Miller, 10 yaşında (1884) İngiltere’ye yatılı bir okula gönderildi. On yıl sonra oradan bir top ve futbolun kural kitabıyla döndü... Brezilya’ya futbolu getiren, futbolu organize eden adam oldu...
Brezilyalılar onu unuttular...
Romario’yu da unuttular... Bir gecede iki kere ayıp ettiler!
Kuraya bakarsak...
Hollanda, Macaristan, Romanya, Estonya ve Andor’a ile eşleştik... Andorra dışında hepsi de netameli rakipler.
Yine de enseyi karartmayalım. Mustafa Denizli yönetimindeki Milli Takım, 1998 Dünya Kupası elemelerinde Hollanda’dan iki maçta dört puan almayı başarmıştı... Yine başarabiliriz. Ama Macaristan, Romanya ve Estonya karşısında arıza çıkmayacağını kim garanti edebilir?
O nedenle, Brezilya bize çok uzak görünüyor...
Hele Guus Hiddink’in artık bizim kilidimize pek de uymayan bir anahtar olduğunu düşünürsek...
Her neyse, önce şu 2012 kaderimizi bir görelim, sonrasına bol vaktimiz olacak!
Brezilya çok uzakta
03 Ağustos 2011 12:54
![Brezilya çok uzakta](https://media06.ligtv.com.tr/img/news/2011/8/3/ix_AtillaGokce.jpg)