12 Ekim 1994... Türkiye - İzlanda (5-0) maçında Engin İpekoğlu’ndan devraldığı Milli Takım kalesini 18 yılda bir kariyer örneği vererek korudu... Dünkü veda maçının 41. dakikasında eldivenlerini Cenk Gönen’e teslim edip takım arkadaşlarının sevgi gösterileriyle nöbetini bitirdi.
Teşekkürler Rüştü Reçber... Türkiye’nin ölümsüz kalecileri arasında ustalıkla, istikrarla, onurla ve gururla yer aldın. Bu ülkenin bayrağıyla özdeşleştin... İyi ki vardın, iyi ki varsın!
Maça dönersek... Avcı’nın takımı, ava giderken avlandı! Finlandiya gibi başımızı sıkça ağrıtan bir rakibe karşı yine canımız sıkıldı.
Ama dünkü skor tabelasına bakarak umudumuzu kaybetmemeli, moralimizi bozmamalıyız.
İki kaleci, 5 oyuncu ile kurduğumuz defans hattı, ilk defa bir arada oynuyordu. Birbirlerini tanıyıp uyum sağlamaları için futbolun temel oyun prensipleri elbette yetmezdi. Finlandiya’nın ilk iki golü, uzaktan atılan şutlarla, kaleciler dahil takım halinde oyun kurmaya çalışırken dönen ve kaptırdığımız toplarla atıldı. Kaza diyelim, böyle olasılıkları unutmayalım... Üçüncü golde de kalecimiz dahil, tüm savunmanın ortak olduğu bir kargaşa vardı. Finliler orada çok adamla bastırıp maçı kazandılar.
Abdullah Avcı, bir hazırlık maçında fazlası beklenirken, biri kaleci olmak üzere üç oyuncu değiştirdi. Yine de yorulan Hamit’in yerini alan Serdar Kurtuluş, bırakın Hamit’in hücum etkinliğini sürdürmeyi, sağbek olarak dahi savunma katkısı sağlayamadı. Caner’le yer değiştiren Gökhan Töre’nin de sol kanatta ille de çizgiye inme ısrarı yüzünden beklenen etkinliği sağlayamadığını gördük.
Abdullah Avcı, belli ki değişik oyun formatlarıyla savunma ve hücum dengesini koruyan, yerden ayağa paslarla sonuca gitmeyi amaçlayan, kanatları etkin biçimde kullanan bir anlayışı Milli Takım’a yerleştirmeye çalışıyor. Bu arada Hamit, Emre, Arda gibi kıdemli oyuncularla ilk kez forma giyen yeniler de birbirini anlamaya çalışıyor. Skor tabelalarına bakmadan bu hazırlık sürecini soğukkanlılıkla izlememiz gerekir. Dünkü oyunda en çok yadırganan tablo, Umut Bulut’un eski ortağı Burak’la oynamayı adeta unuttuğunu görmekti. Elbette yorgunlukla biten bir sezonun ardından bunlar olabilir.
Attığımız gollerde Arda’nın, Hamit’in çabuklukları ve akıllarıyla Burak’ın vuruş güzellikleri vardı... Bunları beğendim... Yediğimiz goller için ne diyeyim, susuyorum!
Maraz bir aşkımız var. Hiçbir şekilde mutlu olamıyoruz, sevgimizi kurallara uygun olarak ifade edemiyoruz. Dün tribünlerde farklı formalarla bir Türkiye mozaiki oluştu. Ama sonra bu mozaik maç bitmeden sahaya doluştu. Avusturyalı hakemin verdiği tatil kararı acı ama doğru. Artık hem içerde, hem dışarda aklımızı başımıza almamızın zamanı.
Yine başımız ağrıdı
27 Mayıs 2012 13:15