Tribündeki kadın ve çocuk sayısı 42 bin 940. Bu, lig ortalamasının iki mislinden bile fazla. Yalnızca Fenerbahçe aşkıyla mı izah etmek lazım bu olayı? Ya da sportif bir yoğunlaşma olarak mı görmek lazım? Yoksa daha başka açılımları yapmak? Sosyologların tez konusu olarak ele alıp incelemeleri gereken bir enteresanlık yaşanıyor Fenerbahçe'de. Taraftarlığın ötesine taşan ve tepkiselliği de içeren güçlü bir sivil toplum hareketi. Cezasız maçlarda normal taraftar, cezalı maçlarda kadınlar ve çocuklar başka hiçbir yerde rastlanmayan bir gönül desteğiyle takımlarına bu kritik süreçte sahip çıkıyor.
Keşke takımları da onlara, sahadaki icraatıyla hak ettikleri güzellikleri sunabilse. Ne yazık ki bu sezon Fenerbahçe, dış sahada zaten vazgeçtim, iç sahada bile futbol adına keyifli işler yapamıyor. Dünkü maç da tıpkı geçmişteki bir dolu benzeri gibi, bunun düşündürücü örneklerinden.
Şöyle bir bardağın, alt sınırlarında da olsa dolu tarafına bakıyorum. Bir Alex'in golü... Bir de Yobo'nun mükemmel performansı. Hadi buna Volkan'ın çıkardığı Pinto şutunu da ekleyelim. Gerisi... Sıradanlıktan öte bir şey değil.
Bursaspor, saha içi dağılımı, yardımlaşması, takım birlikteliği, oyun organizasyonuyla Fenerbahçe'yle kıyaslanmayacak ölçüde iyi bir görüntü verdi dün. Başlangıçta Ziegler'in savunduğu sol kanattan yüklendi. Doğrusunu da yaptı. Artık rakip teknik adamlar, takımlarının hücum organizasyonlarını oluştururken, son dönemde dikkat edin hep bu kanadı kullandırıyor. Çünkü Stoch, ya savunmasına destek vermiyor. Ya da geriye koşu yaptığında hiçbir işe karışmıyor. Bursaspor'un bu bölgeden geliştirmeye çalıştığı çok sayıda atakta yalnız kalan Ziegler'in yardımına Yobo koşmasa, çok etkili kademelere girmese daha ilk yarıda Fenerbahçe'nin birden fazla pozisyon vermesi ve gol yemesi inanın kaçınılmaz olurdu. O nedenle bardağın dolu tarafında dünün en faydalı adamıydı Yobo. Tabii, Fenerbahçe yatsın kalksın, çoğu kere olduğu gibi yine Alex'e dua etsin. Tıpkı Galatasaray maçında olduğu gibi, hemen hemen aynı yerden, hemen hemen aynı noktaya mükemmel bir şut attı Alex. Ayakta alkışlanacak bir golle bu maçta da takımının kurtarıcısı oldu.
Bu sezon, tüm olumsuz eleştirilere karşın, Fenerbahçe'nin alkışlanacak bir önemli yeterliliği var. Attığı gollerin neredeyse en az yarısının jeneriklik oluşu. Alex'in attıkları... Sow'un attıkları... İlle de Stoch'un attıkları.
Stoch demişken, son maçlardaki performans düşüşüne dikkat çekmekte yarar var. Dün de inanılmaz kötü oynadı. Aykut Kocaman, ona 68. dakikaya kadar nasıl dayandı? Gerçekten çok sabırlıymış. Yalnızca ona da değil. Hiç işlemeyen diğer kanada da... Ve hiç gol pozisyonu üretmeden kazanılan bu oyuna da!
Bursaspor kaybetmeyi hak eden bir oyun oynamadı. İki kez direğe takıldı. Beraberliği yakalayacak fırsatları buldu, kullanamadı. Hele ikinci yarı adeta tek kale oynadı. Kadıköy'deki klasik Fenerbahçe maçlarından birisiydi işte. İyi oynayanın değil, gol atanın kazandığı maçlardan biri. Ve Alex farkıyla Fenerbahçe dünü de kazanarak kurtardı. Maç bitiminde akıllarda şu soru vardı: "Ya Alex olmasaydı?"
Ya Alex olmasaydı?
25 Mart 2012 13:48