Pazar sabahının erken saatlerinden itibaren telefonum çalmaya başladı. Cevapsız aramaların sayısının şu anda 200'ü çoktan aştığını söyleyebilirim.
Pek kaba biri olduğum söylenemez. Fakat arkadaşlarım arasında sanki biraz öyleymiş izlenimini verenler olabiliyor.
Elbette ki onlar da işlerini yapmaya çalışıyorlar. Ancak "Bu konuyla ilgili olarak konuşmak istemiyorum" diye çok açık ve anlaşılır bir beyanda bulunduğum halde "Ağabey, genel nitelikte birşeyler söylersiniz" diye ısrar etmeyi gazetecilik sananlar da hiç az değil.
Üstelik, o dediğini yapan yorumcu arkadaşlarımın varlığını da görüyorum. Konuyla ilgili özel bir bilgiye filan sahip değiller. Savcılık soruşturmasıyla iddianame arasındaki farkı bile bilmeden, uzatılan mikrofona şehvetle konuşabilme sorumsuzluğunu normal bir durum sanıyorlar.
Söyledikleri de iyi ahlak derneği bildirisi gibi birşeyler ve bol keseden sallamalar... Efendim, bizde de temiz futbol olsun. Suçlular cezalarını bulsun. Bu fırsat kaçırılmasın. Kimsenin gözünün yaşına bakılmasın. Bu iş futbolun Ergenekonudur. Büyük küçük denmeyip küme düşürülsün falan filan...
Arada intikam almaya çalışanlar da var. Spor medyasında sadece kendisinin dürüst ve cesur olduğunu sanan 'meslek dışı mensuplarımız' keyif çattıkları tatil beldelerinden giydirip duruyorlar! Türk futbolunun marka değeri filan gibi fiyakalı laflarla altlarından alınan saltanat koltuğunun bedelini ödetmek için bunu uygun bir fırsat olarak görüyorlar.
Spor dünyasının dışında olup da bu konuya ilgi duyan arkadaşlarımız temiz futbol özlemini dile getiren yazılar yazıp yorumlar yaptılar. Kimsenin bunlara bir diyeceği olamaz. Bu, hepimizin özlemidir. Ancak bunlardan daha önde tutulması gerekebilecek başka doğrular da var. Onların başında da masumiyet karinesi geliyor.
Spor dünyasındaki insanların başka sorumlulukları da bulunuyor. Örneğin, bizler daha düne kadar bu insanlarla biraradaydık, yanyanaydık, dizdizeydik, bizbizeydik. Onlarla arkadaş olduğumuzu ileri sürmek bizim için bir şişinme vesilesi olabiliyordu.
Sayın Yıldırım'ın küçük bir iltifatı ayaklarımızı yerden kesebiliyordu... Bülent Uygun hepimizin iyi arkadaşıydı... Emenike'yle Sezer'le bir röportaj yapabilmek için peşlerinde dolaşıyorduk... Ötekilerle ilişkilerimiz de çok farklı değildi...
Şimdi hepsi birden kötü adamlar oluverdiler. Belki öyledirler, biz görememişizdir, ona da bir itirazım yok. Ancak buna karar verecek olan biz değiliz. Bu, yargılama sonucunda ortaya çıkacak.
En büyük sıkıntım, bu kişiler hakkında birşey yazılıp konuşulmasının, sanki eli kolu bağlı insanlara tokat atmak gibi iğrenç bir davranış olarak görünmesi! Hayır, asla böyle bir kasıtla konuşmadıklarını biliyorum arkadaşlarımın ama bana öyle geliyor. Çünkü bu memlekette böyle işler gereğinden fazla yapıldı. Henüz o acılar küllenmeden yenilerine yol açmaktan kaçınalım.
Evet, kanıtlar bu kadar güçlü olmasa polis böylesine büyük bir operasyona girişmezdi; bunu herkes görebiliyor. Her geçen gün ortaya çıkanlar da bu izlenimi güçlendiriyor ama bu herşey demek değil. Adalet kanıt ister, sabır ister, çaba ister. Biz de bunlara saygılı olmalıyız; gelişmeleri yorumlayabilmek için hiç değilse bir süre beklemeliyiz. O inci tanesi görüşlerimizi her uzatılan mikrofona döktürmeye başlamadan 'Ben ne yapıyorum?' diyebilmeliyiz.
Üstelik zanlıların da her durumda söyleyebilecekleri bir yığın söz var. Örneğin, "Bu memlekette uzun yıllardır bunlar yapılıyor. Ayrıca, bugüne kadar ne kanunlar çıktı, birşey olmadı. Şimdi birdenbire bu gelişmeler hukuki olabilir ama ne kadar vicdani? Hukuk elbette ki önemli, peki ya vicdan, onun hiç mi önemi yok?" derlerse ne karşılık verebilirsiniz?
Görebildiğim o ki bazı arkadaşlarımız önce konuşup sonra düşünüyor ya da buna hiç gerek duymuyor. Söylenenlere de kimse kulak asmadığından bu kötü alışkanlık giderek yerleşiyor. Günün birinde karşımıza böyle bir olay çıktığında da yine aynı alışkanlığı sürdürmeye kalkıyorlar.
Önce düşünelim, ondan sonra konuşalım. Gerçekten bildiğimiz ve anladığımız birşey varsa onu gündeme getirelim, insanlara anlatalım. Ancak hiçbirşey bilmediğimiz konularda ortalama gevezeliklerle işi bulandırmayalım. Hiç değilse bundan kaçınmayı becerelim. Bu bile önemli bir katkı olur.
Susmayı öğrenebilsek...
07 Temmuz 2011 11:38
![Susmayı öğrenebilsek...](https://media04.ligtv.com.tr/img/news/2011/7/7/a2_cak0001.jpg)