Işık Stadı’nda Portekiz’in ideal 11’ine ve harika ambiyansa karşı attığımız üç gol gurur verici.
Koltuklarımızın kabardığını itiraf etmemiz gerek, çünkü bu Portekiz 2000’lerdeki 7 büyük turnuvada 4 kez çeyrek final görmüş bir dünya devi. Bizim gibi yeniden yapılanan bir ikinci halka ülkesinin Lizbon’da bir dünya devini devirmesi müthiş.
Ama dün geceki 90 dakikayı izleyip bu skorun yanıltıcı olduğunu görmemek de sanırım bizim için aptallık olur. Portekiz son 20 yılda hep yeryüzünün en iyi oyuncu gruplarına sahipti ama asla iyi bir santrfor çıkaramadıkları için kupa kazanamıyorlar. Pauleta da, Postiga da, Liedson da bu takımın standardının altındalardı. Almeida ise altında değil, çok çok altında. Başka bir takımın oyuncusu gibi. Dün gece de ay-yıldızlı takımın en iyisinin (neredeyse Volkan’dan da iyisinin) Almeida olduğunu herhalde kabul etmemiz gerek.
Ayrıca Portekiz’in ilk yarıda bize hiç top göstermediğini, tek gerçek atağımızda gol atacak kadar şanslı olduğumuzu da kabul etmemiz gerek. Melekler bizi 33’üncü saniyede Ronaldo Bekir’i bakkala gönderdiğinde korumaya başladılar ve aşağı yukarı 20 dakika kalemize kanattan duvar ördüler! Eğer yanılmıyorsam, ilk kez skorbord 19:30’u gösterdiğinde üst üste üç pas yapabildik.
Bu tabloya rağmen kazanmayı bildik diye sevinmeli miyiz onu da çözemiyorum doğrusu! Çünkü bizim milli takımın genlerinde, Avcı’nın Belediyespor’u gibi sonsuza kadar geride kapanıp hızlı hücum aramaya müsait bir altyapı yok. Biz hep yediğimizden fazlasını atmaya çalışmış bir ulusal takımız. Üstelik dünkü ilk 11’imizin de (Umut-H.Ali hariç) dokuzu liglerini ilk 5’te bitirmişler; yani şampiyonluk veya Avrupa yarışı yapan, kulüplerinde oynadıkları maçların genelinde hücum eden futbolcular. Acaba Avcı bu çocukları Belediyespor formatına sokabilir mi, yoksa bünye bu aşıyı ret mi eder, bekleyip göreceğiz sanırım...
Yine de 4 hazırlık maçı sonunda önemli kazanımlarımız olduğunu da not etmemiz gerek: Sercan Sararer adındaki genç, her geçen gün bir uluslar arası yıldız olacağının sinyallerini daha kuvvetli veriyor ve yeni dönem milli takımın belki de en önemli silahı. Burak’la Umut arasındaki o telepatik uyum iki maçtır meyve veriyor ve Toulouse’lu çalışkan forvetimiz, sağ açıkta da gayet iyi işler yapıyor. Daha fazlasını söylemek için biraz tedirginim, çünkü gerçekten dün gece çok şanslıydık ve milli takımın hâlâ çok zamana ihtiyacı var...
Skora aldanmamak gerek
03 Haziran 2012 13:44