Kimi okurlarım bu maçlara gereğinden fazla eleştirel bir tavırla yaklaştığımı söylüyorlar. Gençlerbirliği-Galatasaray maçıyla ilgili gerçek düşüncelerimi yazarsam bundan sonra Zaman'da değil başka bir yerde de yazma şansım kalmayabilir...
Kötü futbol anlaşılabilir bir durumdur. Hele kilit nitelikteki adamlarınız eksikse bu doğal sayılabilir. Ancak Sarı Kırmızılı takımın oyununa kötü demek ancak iltifat olabilir. Futbolla hiçbir ilgisi kalmamış adamların toplanıp sırtlarına forma giydirilerek sahaya sürüldüğü bir oyundu seyrettiğimiz!
Top tutamayan, süremeyen, pas veremeyen, adam geçemeyen, şut çekemeyen, arkadaşlarıyla bağ kuramayan, oyun zekası yer yer sıfırın altına düşen bir oyuncular niçin bu düzeyde adamlar sayılıyor, anlamak zor. Tek başarıları, rakip takımı da uyutmak oldu. Beşiktaş'a 4 gol atabilmiş evsahibi, uyurgezer gibi dolaşıp durdu.
Bunu Galatasaray savunmasının başarısı olarak görmek isteyenler olabilir. Buna sadece gülünür. Sarı Kırmızılı takım 90 dakika boyunca ne zaman gol yiyeceğim diye bekleyerek oynadı. İlerideki 4 adamın çok kolay oyundan düşmesi nedeniyle sıkıntı büyüktü. Üstelik o adamlar hücum anlamında da hiçbirşey yapmayınca maç işkenceye dönüştü!
Şaka değil, Sarı Kırmızılı forvetlerin ayağına dakikalarca top değmeyen bölümler oldu. 3-5 dakikadan filan sözetmiyorum, 15-20 dakika örneğin Riera hiç oyunda görünmedi. Aydın maçın başında birkaç topa dokundu, o kadar! Baros'un 90 dakika oynatılmasının nasıl bir sıkıntı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Sercan'dan umudu olan bir Galatasaraylı var mı, bilemem! Ancak maçın tek golündeki topu Eboue'nin önüne itmesini de görmezden gelemem...
Terim'in ikinci yarıya da bu takımla başlaması olur şey değildi. Neyse ki Ayhan ve Emre Çolak'la biraz olsun oynayabilir hale geldi. Selçuk'un verimindeki milimlik kıpırdanış da maçı kazanmaya yetti. Maçın en iyisi Eboue idi. Melo'nun çabasını bir not olarak yazabiliriz.
Her yazıda sözü oraya getirme zorunluluğundan ben de sıkılıyorum ama böylesine büyük paralar ödeyen oyuncuların hiçbirşey oynamayışları haliyle insanı isyan ettiriyor. Gençlerbirliği taş çatlasa Galatasaray'ın yüzde 20'si değerinde bir kadroya sahip. Ancak neyi nasıl yapmaları gerektiğini daha iyi biliyorlar. Bakmayın kaybettiklerine, ilk yarının sonunda Tum'un ıska geçtiği topu ağlara yuvarlamak işten bile değildi ve sonrasında maç çok başka bir yere gidebilirdi.
Sarı Kırmızılı takımın hiç değilse savunmada iyi olduğunu sananlar var. Tum topu göğsüne alıp vurmaya hazırlanırken bütün takım cezaalanı çevresindeydi ama onun yanında tek oyuncu bile yoktu! Başka bir takım bu savunmayı perişan edebilirdi ama neyse ki ligimizde öyle bir takım yok.
Biliyorum, Ujfalusi, Engin ve Elmander'in yokluğu çok önemliydi. Hatta onlara Sabri, Yekta ve Kazım'ı bile ekleyebilirsiniz. Bitmedi, ne kadar kötü oynarsanız oynayın kazanıp zirveye gelmek elbette ki çok önemlidir. Yine bitmedi, hafta içindeki derbi için bu galibiyet moral olacaktır. Bunların hepsi tamam, kazanmak çok önemli ve değerli. Ancak büyük paralar harcayıp da yapılan takımın hiçbirşey oynayamayışı da görmezden gelinebilecek bir durum değil...
Bu kadar eksik ve yetersiz bir takımda Ceyhun Gülselam'ın son dakikada vakit geçirmek için oyuna alınışı da dikkatleri tırmaladı... İlle de kazanmak diyorsanız siz bana bakmayın, bu büyük zaferin tadını çıkarın!