Bir puana gerçekten razı değilim...
Hele bir puan için hiç mutlu değilim...
Hatta tepkiliyim...
Son dakikada kaçan penaltı için değil...
Daha dört gün önce Almanya 'nın altı gol attığı bir takımı geçemediğimiz, güle oynaya yenebileceğimiz bir takım karşısında iki puan bıraktığımız için mutlu değilim...
Neymiş, bir puan bize yetermiş...
Niye yetsin...
Yensek, Belçika ile puan farkımız dörde çıkacak...
Bu beraberlikle ikide kaldı...
Yarın sen Almanya ile oynayıp kaybedersen, aynı gün Belçika kazanırsa ne olacak...
Üstelik karşında mahalle takımından daha hallice bir ekip...
Özellikle ikinci yarıda hiç yoklar...
Ama kabul edelim ki, bizim milli takım da eski milli takım değil...
Fatih Terim 'in, Mustafa Denizli 'nin milli takımları olsa; bu Avusturya'ya üç-dört çeker, sonra da bi güzel 'keyif kahvesi' içerdi...
BÖYLE ÇIKSAK NEYE YARAR!
Açık konuşalım, kalitemiz eksik.
Hızımız eksik...
Üstelik şansımız da yok...
Bu Burak'ı direklerle barıştırmamız lazım...
Önce Kazakistan, sonra Avusturya maçı...
Direkleri aşamıyor...
Şansımız yok derken, penaltıyı bu ifadenin içine katmıyorum...
Penaltının şansla falan ilgisi yok... Arda kötü vurdu, hepsi o...
Oysa bu zevksiz, kalitesiz maçı hiç olmazsa bir son dakika penaltısı ile kazansak, büyük ikramiyeyi vuracaktık...
Biz bu grupta düşe-kalka Play-Off'u bulsak bile, gerisini getirebilir miyiz?
Hiç sanmam...
Ben en son 2008'de aynı statta, yani Ernst Happel Stadı'nda bıraktığım Türk milli takımını arıyorum...
Fatih Terim yönetiminde Avrupa üçüncüsü olan, kalitesiyle, mücadelesiyle, gücüyle herkese şapka çıkartan Türk Milli Takımı'nı...