Beşiktaş'a fazlasıyla fayda verdim. Buna karşılık Beşiktaş'ın bana yaptığı utanç verici...' Bu sözler Portekizli yıldıza ait. Demek utanmayı biliyormuş. Quaresma işte bu. Adam milyon euroları götürüyor ve kendini haksızlığa uğramış görüyor. Kafa yapısı böyle olan birinden ne köy olur ne de kasaba
Quaresma gündemden hiç düşmüyor. Şimdi tekrar kadroya alınması konuşuluyor. Taraftar Quaresma'yı istiyormuş. Samet hocanın tavrı yumuşamış. Quaresma zaten Beşiktaş'ın oyuncusuymuş. Daha bir sürü laf salatası.
Teknik heyet ve yönetim radikal bir karar aldı. Artık bunun tartışması yapılmaz. Başkan'ın, yöneticilerin, Samet Aybaba'nın demeçleri satırı satırına zihinlerimizde. Quaresma'yı kesip doğradıktan, en ağır suçlamaları yaptıktan sonra, 'gel kucaklaşalım' olur mu? Millet size, 'Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' demez mi? Her şeyin ötesinde, Quaresma'ya tekrar dönüş izni verirseniz, artık ondan beklenilen verimi alabilir misiniz? Dışladığın kişi bu saatten sonra sana kollarını açar, gönlünü verir mi?
Hele hele bu kişi kendini beğenmiş, burnu havada kaprisli Quaresma ise. Quaresma dosyası verdiğiniz kadro dışı kararından sonra kapanmıştır. Hiçbir futbolcu bir yıl futboldan kopmak istemez. Quaresma, Beşiktaş kapısının kendisine tamamen kapalı olduğunu görürse başka bir kulüp bulmak için menajeri ile birlikte yoğun çaba harcar. Beşiktaş'ın kadro dışı bıraktığı oyuncularla ilgili politikası, 'Ne kadar az zarar edersem kazançtır' şeklinde olmalıdır. Quaresma'nın geçtiğimiz günlerdeki şu sözlerini bu vesileyle bir kez daha anımsayalım: 'Beşiktaş'a fazlasıyla fayda verdim. Buna karşılık Beşiktaş'ın bana yaptığı utanç verici' Utanmanın ne demek olduğunu demek ki Quaresma biliyormuş! Peki, be aslanım, ligin en hararetli döneminde sözde sakatlığını ileri sürerek memleketinde 50 gün tatil yaparken utanmak hiç mi aklına gelmedi? Durmadan kart görürken hiç mi sıkılmadın? Aldığın ücretin onda biri kadar bile yararlı olmamak seni hiç mi rahatsız etmedi? Quaresma işte bu. Adam milyon euroları götürüyor ve kendini haksızlığa uğramış görüyor. Aynanın karşısına geçmek hiç aklına gelmiyor. Kafa yapısı böyle olan birinden ne köy olur ne de kasaba.
Fenerbahçe sırat köprüsünden geçti
Kadıköy'deki skor (1-1) rövanştaki riski en üst noktaya taşımıştı. Tur ilk maçta garantiye alınmalıydı. Bıraktık garantiyi Romen ekibi büyük bir avantajla ülkesindeki maça çıktı. Vaslui'nin güçlü bir takım olmadığı ilk maçta belli olmuştu. Ancak rakip sahada, zor bir skorun altından kalkmak kolay iş değildi.
Kritik bir maçtı. Fenerbahçe elenirse şampiyonlar ligine katılım payı olan milyon eurolar kanatlanıp Galatasaray'ın kasasına gidecek, Fenerbahçe 2 kez vurgun yiyecekti. Kendi büyük para kaybedecek, rakibi Galatasaray, Fenerbahçe'nin kaybettiği parayı da heybesine atacaktı. Böylesine önemli maçlar öncesinde Fenerbahçe'nin transferleri son günlere bırakması gerçekten büyük gafletti. Krasic ve Yobo her iki maçta da oynamadı. Bu 2 oyuncunun işi önceden bitirilseydi Fenerbahçe, Romen takımının işini elini kolunu sallayarak daha ilk maçta bitirirdi. 2 oyuncu ne kadar fark ettirir şeklinde düşünenlere Volkan'ı ve Kuyt'u örnek gösteririm. Biri tuttu diğeri attı hesap kapandı.
Bazı maçlar çok önemlidir. Kendi kalitenin çok altında bir takıma elenmek Fenerbahçe camiası üzerinde müthiş moral bozukluğuna neden olurdu. Sezona keyifsiz girilirdi. Fenerbahçe resmen sırat köprüsünden geçti.
OF BE MELO!
Bir Melo'dur gidiyordu. Her kafadan bir ses çıkıyordu... Öyle oldu, böyle oldu derken tam bir yılan hikayesine döndü. Neyse imzalar atılmak üzere. Melo'nun çok iyi oyuncu olduğunu ve mukavelesinin mutlaka yenilenmesi gerektiğini söyleyen ben bile 'Of be!' demeye başlamıştım. Ne yani bulunmaz Hint kumaşı mı bu Melo? Ayrıca da adam her an keçileri kaçırabiliyor. Futbolu iyi, huyu berbat. Kavgacı, agresif bir tip. Bilemiyorum geçen sezon belki de kiralık olduğu için fazla problem çıkartmadı, kendini dizginledi. Tapusu ile Galatasaray'da olsaydı belki de kontrolü çok daha zorlaşırdı. Bu gelişmeleri gördükten, yaşadıktan sonra, Ünal Aysal'ın da söylediği gibi Melo'yu bonservisi ile almak akıllıca iş olmazdı. Bir kiralık dönemi daha geçirmek bence de en ideali.
Quaresma ve utanmak
10 Ağustos 2012 13:39