Başlangıçtaki şablonlara bakacak olursanız, iki takım da 4-3-3 oynuyor... Yalnız... Oyun var, oyuncuk var...
Galatasaray’da üçlü forvet orta alandan kopuk... Santrfor Baros da ileri uçtaki iki arkadaşı Kazım ve Eboue’den kopuk.
İBB’de Visca, Holmen, Efe, Mahmut, Doka ve Webo iç-içe birlikte oynuyorlar... Zaman zaman geriden kopup gelen Ekrem de katılıyor bu altılıya... Orta alan ve ileri uç oyuncularını birbirinden ayıramıyorsunuz...
Kamerunlu Webo, takımla oynuyor...
Çek santrfor Baros, takımla oynamıyor. Ayağına top bekliyor ve başında bekleyen Zayatte kara bir gölge gibi gol yollarını karartıyor...
Hakkını yemeyelim... Sabri’nin sağ kanattan iki delişmen atağı var. Bir de Selçuk İnan’ın ceza yayının üzerinden peşpeşe attığı şutlar...
İBB’de golün geleceği belliydi...
Soldan Holmen’le başladı atak... İsveçli, Çağlar’ı çok güzel ekarte etti... Sakin bir yaklaşımla ortadaki arkadaşlarının ona yaklaşmasını bekledi. Sonra çok güzel bir top indirdi kale sahasına... Webo buluştu meşin yuvarlakla... Topu yeniden Holmen’e attı... O da yeniden başlattı hücum organizasyonunu...
Holmen’in iki buluşmasında da İBB dört kişiyle gol arıyordu.
Sabır, akıl, ciddiyet ve disiplinle yapıyorlardı bu işi...
Sonra Holmen’in ayağından çıktı top. Gözde kaleci Muslera’nın elinden sekip döndüğünde Efe İnanç tamamladı...
Galatasaray, ilk yarı boyunca hiçbir zaman böylesine zengin ve organize bir atak sergilemedi... Ne Melo, ne Eboue, ne Kazım, ne de Baros!..
O yüzden işte... İBB oyun oynuyor... Galatasaray oyuncuk oynuyor.
İkinci yarıda garip şeyler oldu...
Stoper Gökhan Zan çıktı, yerine Yekta katıldı oyuna... 64’de savunmanın bir başka adamı, Çağlar çıktı... Yerine giren Sercan Yıldırım... Sabri sağbeke, Ujfalusi stopere, Eboue de solbeke döndüler ama bu yeni kurguya da bütüncül bir defans hattı denemezdi.
Galatasaray, aradığı gol uğruna her türlü riski göze alıyordu... Evdeki bulgurdan vazgeçti, Dimyat’ta pirinç arıyordu... Hayır, aradıkları pirinci bulamadılar ama, Webo’nun golüyle bir kez daha bulguru çaldırdılar.
Eğri oturup doğru konuşalım... Abdullah Avcı 6 yıldır İBB’de... Galatasaray ise 6 yılda en az 6 hoca değiştirdi. Yedi yıl sonra yeniden Terim’e döndü... Futbolda herhalde huzur ve istikrarın bir ödülü olacaksa, İBB bunu hak ediyor. Sadece hoca konusuna da takılmayalım. Her iki takımın kadrolarında yenilenme var... Ama istikrar İBB’de...
Fatih Hoca’ya sabır diliyorum... Abdullah Hoca’yı kutluyorum.
(Arada gözlerim Arda’yı da aradı ama... Ah!)
Oyun ve oyuncuk!
12 Eylül 2011 13:41