Tıpkı hayattaki gibi futbolda başarı da tesadüfi değildir, başarısızlık da öyle.
Galatasaray 34 maçlık maratonda hakettiği şampiyonluğu bir kez daha kazanabilmek için oynanması zorunlu kılınan bu müsamerede normal sezondaki karakterini yine ortaya koydu. Beşiktaş'ta belki birşeylerin değişmesi çabası vardı ama hepsi o kadardı.
Doğrusunu isterseniz tribünler de bu gerçeği dile getirir gibiydi. Maç yapmak ve seyretmek için herşeyin harika olduğu bu bahar akşamında Beşiktaş taraftarı İnönü'ye koşmuş değildi; belli ki takımından umudu kalmamıştı. En zor koşullarda bile herkesin takdir ettiği özveriyle ortaya koyduğu bu karşılıksız sevgiden biraz yorulmuş gibiydi. Haksız da sayılmazdı. Siyah Beyazlı takım bunun farkındaydı. Maçı kazanmak için gerekli hırs ve isteğe sahip görünüyorlardı. Ernst, Fernandes, Veli üçlüsünün ortaalanda çok çabuk sağladığı üstünlük, Engin'in sinir gösterilerine erken başlaması, Muslera'nın hiçbir tehlike yokken gollük hatası, 'birşeyler olacak galiba' dedirten gelişmelerdi.
Ancak Galatasaray bu gürültüye pabuç bırakmadı. Savunmadaki sağlam duruşu ve ortaalanda da topa daha çok sahip olmaya başlamasıyla dengeyi kurdu. Hakemin ofsayt demesi halinde kimsenin pek sesini çıkaramayacağı pozisyonda golü de bulup rakibinin moralini bozdu. Oysa bunun öncesinde Necati'nin iki uzak vuruşu dışında bir etkinliği yoktu Cim Bom'un.Beşiktaş ise daha korkutucu geliyordu; önce M.Pektemek, sonra Quaresma ve en önemlisi Fernandes'in pozisyonları gole daha yakın görünümdeydi. Ancak normal sezondaki çok düşük gol yüzdeleri bu işin nasıl yapıldığını unuttuklarını gösterir gibiydi. Hücumda Almeida'nın, savunmada Egemen'in yokluğu da hissedilmeyecek gibi değildi.
İkinci yarının başında da topa daha iyi hükmeden, araştıran-karıştıran yine Beşiktaş'tı. Ancak Cim Bom da 'endişe edecek birşey yok' özgüveni içinde gerektikçe oyundaki varlığını duyuruyordu. Ancak ilerleyen dakikalarda bunun tek golün üstüne yatma isteğine dönüşmesi sorun olacak gibiydi. Ancak bu arada önce Tayfur Havutçu takımının sorunlarını iyi göremediğini düşündürecek türden bir hata yaptı. Gerçi Holosko da hayaletti ama Simao ile Quaresma'nın aynı anda sahada olmalarının Beşiktaş'ı yıkan etkenlerden biri olduğunu anlayamamıştı.
Cim Bom'un "Genç Semih'i" Aydın'ın müthiş golü maçı bitirdi. Aydın bu golüyle birkaç yıl daha Galatasaray'da kalmayı garantilemiş gibi oldu... Karşılaşmanın son dakikalarındaki utandırıcı olaylar sadece Siyah Beyazlı takımın değil yeni yönetimin de işinin her bakımdan ne kadar zor olduğunu gösteren tatsızlıklardı. Aynı zamanda bizim ülke olarak da bu sorunu çözme şansımızın bulunmadığını gösteren türden bıktırıcı bir tekrardı.
Nerede kalmıştık?
17 Nisan 2012 12:07