Almanya’dan dönüş uçağına binerken kapı ağzından bir Radikal aldım. Uçakta yanımdakine hava atmak için kendi ‘kelle’min olduğu sayfayı hafiften adamın üstüne doğru tuttum! Şaka bir yana gurbetçi vatandaşımız gazetemizi ilgiyle okudu. İbrahim Altınsay’ın ‘Mesut’u yuhalayanlara yuh’ yazısına çok bozuldu. O da ıslıklayanlar arasındaymış. Şöyle dedi: “Bu konuyu burada yaşamayan anlayamaz. Bir Alman ona laf etse ilk biz savunuruz ama tepkisiz de kalmamızı beklemesin.” Altınsay tribündekilerden çok Türkiye topraklarında yaşayan ‘anti-Mesut’çuları eleştirdi gibi geldi bana ama neyse ben kendi konuma döneyim.
Şimdi sizi biraz geçmişe götürmek istiyorum. Zinedine Zidane, 1972 yılında Marsilya’nın gettosu La Castellane’da doğduğunda Mesut Özil, ‘Nutella’da kakaoydu. Cezayirli bir berberinin oğlu olan Zizou, 1998 Dünya Kupası finalinde iki gol atıp ‘Les Bleus’ye kupayı kazandırdığında Fransa’daki politikacılar ona ‘entegrasyonun gerçek bir modeli’ yaftasını yapıştırdılar. Bir anda her şey güllük gülistanlık oldu, göçmen sorunu ortadan kalktı!
Daha sonra aşırı sağcı politikacı Jean-Marie Le Pen çıktı ve Zidane için ‘Fransız Cezayirlisinin oğlu’ damgasını vurdu. 2001 yılında Fransa, Stade de France’da Cezayir’le oynuyordu. Maçtan önce ölüm tehditleri alan Zizou topu her ayağına aldığında ıslıklandı. Skor 4-1’ken ‘Franko-Arap’ gençleri sahaya girdi, maç yarıda kaldı. İsmail oğlu Yezid tribündeki bir pankarta çok sinirlendı: Zidane-Harki. Harki, savaşta Fransızlarla işbirliği yapan Cezayirliler için söylenen bir aşağılama biçimiydi. ‘ZZ’ patladı: “Cezayirli olmaktan gurur duyuyorum. Babam kendi ülkesine karşı hiçbir zaman savaşmadı.”
Kendisini ibadetlerini yerine getirmeyen bir Müslüman olarak tanımlayan Zizou’nun karısı Veronique bir İspanyol... Tanıştıklarında biyoloji eğitimini yarıda bırakan bir ‘dansçı’ydı. İlk üç erkek çocuklarına Müslüman isimleri koymadılar: Enzo (Uruguaylı Enzo Francescoli’ye hayranlığından dolayı), Lucas, Theo. En sonunda dördüncü ‘halife’ye Elyaz ismini verdiler. Buna rağmen Zidane hâlâ ‘az Müslüman’lığı nedeniyle eleştiriliyor.
98 Dünya Kupası’nın üstünden 12 sene geçti, Zidane ve arkadaşları bir Avrupa Şampiyonluğu yaşadılar, bir kez de Dünya Kupası finali kaybettiler. Castellana artık sadece Kuzey Afrikalıların bulunduğu bir yer değil. Asyalısından Karayiplisine ezil-mişlerin bölgesi. Herkes Zidane’ın hayranı ama tüm benliğiyle “Ben Fransızım” diyene rastlamak zor... Bir futbol takımıyla ya da bir futbolcunun başarısıyla ortaya atılan ‘Entegrasyon şahane gerisi bahane’ tezleriyle de uzun süre rastlanmayacak...
Mesut, kariyeri boyunca Zidane’ın çektiklerine benzer şeyler yaşayabilir. Her iki tarafın sağduyuluları olarak ona sahip çıkmalı ve her zaman yanında olmalıyız. Mesut bizim köprümüz, yıktırmayız!
Mesut, Zidane, entegrasyon
12 Ekim 2010 11:39