Deron Williams, tam anlamıyla bir yaz yağmuru gibi gelip geçti basketbolumuzdan...
Gönlümüzü serinletti. Basketbol sevgimize hoşluklar kattı. Allen Iverson’la ne olduğunu anlayamadığımız ve kursağımızda kalan heveslerimizi tazeledi.
Güzel anılar bıraktı bize...
Örneğin Göttingen maçında attığı 50 sayı ile kırdığı kariyer rekoru...
Bunu Deron da unutmayacak, biz de! Williams, NBA’e dönerken bu sayı hep aklında olacak. Her maçta 51. sayıyı arayacak, rekorunu geliştirmek için çabalayacak.
Deron Williams ’ın istatistiklerin ötesine geçen büyüklükleri de var.
Örneğin, “geçici” olarak geldiği İstanbul’a ailesini de getirmesi...
Çocuklarını, İstanbul’daki okula yazdırması. İstanbul ’da sosyal bir çevre edinmesi, ailesiyle içe kapanık bir yaşam biçimi seçmemesi...
Deron Williams, Beşiktaş basketbol takımında, hemen her dakikası örnek olarak nitelendirilebilecek teknikler, davranışlar, beceriler de sergiledi.
Biliyorsunuz, Deron oyun kurucu olarak ün yapmış bir yıldız... O nedenle Beşiktaş’ta da oyun kurucu karakterlere özel bir ilgi gösteriyor.
Takımın en kısa ve en genç oyuncularından biriyle, 16 yaşındaki Kartal Özmızrak ’la yakın ilişkiler kuruyor. Bu ilişkilerin iki olumlu sonucu var. Birincisi, Kartal topun değerini daha iyi biliyor. Topu kullanırken daha çabuk ve daha kararlı davranıyor. İkincisi, kırık dökük İngilizcesi her geçen gün gelişiyor. Ama iki konuda da daha çook çalışması gerek.
Günün birinde D-Will, küçük çırağına, “Adamım, merak etme” diyor, “Üniversiteyi Amerika’da okuman için bir şeyler yapacağım!”
D-Will, Illinois Üniversitesi’nde yetişmiş, basketbol kariyeri NCAA’de başlamış. NBA’e geçtiğinde formasını müzeye kaldırmışlar.
Kartal Özmızrak için, Illinois Üniversitesi’nde basketbol koçuna mektup yazacağını, burs sağlamaya çalışacağını ve kendisi gibi orada kariyeri için bir yol haritası çizeceğini söylüyor.
NCAA ’de Enes Kanter (1 yıl) ve Engin Atsür’ün (4-5 maç) ceza almasına yol açan profesyonel ilişkilerin Beşiktaş’ta Kartal’ın başına gelmemesi için de gerekli önlemlerin alınmasını istiyor D-Will.
Yaz yağmurları bilirsiniz, gelip geçicidir. Bir anlamda Deron Williams’ın Beşiktaş macerası da baştan anlattığım gibi yaz yağmuruna benziyor. Ama sevinelim ki, o yaz yağmuru Kartal gibi bir fidana cansuyu verdi.
Kartal Özmızrak, hayata daha umutlu bakabilir şimdi.
Çünkü taa oralarda, NBA’de bir Deron Abi’si var artık!
İmperatore’den Mourinho’ya futbol reklamı
Jose Mourinho ’nun sık sık tekrarlanan Sinpaş GYO reklamı, eski günlere götürdü beni...
On yıl önce Fatih Terim, Milan’ın teknik direktörüyken...
Her zamanki adıyla “İmperatore” adıyla İtalya’da iş başındayken...
Ali Taran, ATCW (Ali Taran Creative Workshop) adına bir Telsim reklamında oynatmıştı hocayı. Bu reklamda ürünle doğrudan ilişki yoktu. Ama öykü de güzeldi, espri de.
Mourinho’nun reklamına dönersek.
Çok kısa sürede, belki iki saat içinde olup bitmiş her şey. Concept kreatörleri, futbol dünyasının karizmatik menacerine evle ilgili dünyanın her yerinde geçerli güzel bir şeyler söyletmişler, futbol ve konutu “transfer” sözcüğüyle buluşturmuşlar. Hoca’ya “Sinpaş GYO”yu kaç kez tekrarlattılar bilmiyorum. Ama o iki sözcüğü dinleyenler, sanır ki, adam ana dili gibi Türkçe konuşuyor.
Terim’in o reklamdan en az 1 milyon dolar almış olabileceğini söylüyor reklamcı dostlar. Mourinho’nun da 1 milyon doların altında bir ücretle Madrid’deki çekime zaman ayırdığını düşünüyorlar. Yine de işin para kısmı o kadar önemli değil.
Önemli olan şu: Futbol, popüler kültürün en yaygın ve dinamik alanlarından biri. Reklamcılar da oradaki malzemeyle pasta yapıyorlar. Güzel ve tatlı pastalar!
Damat olmak kabahat mı ?
Milli Takım Teknik Direktörü Abdullah Avcı, göreve çok hızlı bir başlangıç yaptı. Hiddink’in en çok eleştirildiği konuda örneğin, maçtan maça uçtu.
Hem Spor Toto Süper Lig maçlarına, hem de Madrid ’deki Real Madrid-Atletico Madrid derbisine yetişti.
Arada TV kanalları ve basın röportajları da var. Kimseyi kırmamaya çalışarak sempati topladığı söyleniyor ama yanlış. Hoca’nın her zamanki hali bu... Yoğun müsabaka dönemine girmeden önce düşüncelerini ve merak edilenleri kamuoyu ile paylaşmak istiyor. Ben bu tavrını çok doğru buluyorum.
Gelelim asıl konuya...
Yeniden yapılanma süreci içinde Abdullah Avcı, Milli Takım menacerliğine de bir isim tavsiye ediyor. Birlikte çalışacağı adamı seçmek onun en doğal hakkı. Federasyon da esastan bir engel yoksa, o kişiyi onaylamalı.
Ama duyduğuma göre, Mustafa Eröğüt’ün Milli Takım menacerliği, henüz onaylanmamış.
Neden?
Mustafa Eröğüt, TFF Başkanı M. Ali Aydınlar’ın damadı. Kişisel ilişkiler konusunda çok duyarlı olan Başkan, damadının Milli Takım ’da görev almasına karşı çıkıyormuş.
Bence bu kadar duyarlılık fazla!
Mustafa Eröğüt, üç sezondur İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un menaceri... Görevini başarıyla sürdürüyor. Zeynep Aydınlar ile evliliği ise çok yeni. Sanırım ancak iki ay olacak.
Bu karar, ne nepotizme girer ne de damat beye kıyak gibi çirkin bir kılıfa sokulur.
Eröğüt’ü tanımıyorum. Ama Avcı ’nın, birlikte çalıştığı bir menaceri Milli Takım’a getirmek istemesini çok doğal buluyorum.
Başbakan Erdoğan da, İstanbul Belediyesi’nde birlikte çalıştığı Veysel Eroğlu’nu hükümetine alıp bakan yapmadı mı ?
Kartal’ın “Deron Abi”si var!
30 Kasım 2011 12:04