Gerçi arada eskisi gibi uzun bir tatil yok ama Sarı Kırmızılı takım bu parlak sürecin perdesini gerektiği gibi kapatma amacıyla çıktı taraftarının önüne. Takipçisi Fenerbahçe'nin Antalya'da bıraktığı 2 puan da bir başka keyifli gelişme sayılırdı ama elbette ki bu maçın kazanılması koşuluyla.
Manisaspor'un taş gibi bir takım olduğu bilinmeyen durum değil. Son dönemdeki bocalamalarının geçici olduğunu bu maçta göstermek istediler. Daha ilk dakikada Simpson'un savunmanın arasından su gibi akıp yaptığı vuruşun direkten dönmesi Cim Bom'un çekeceği sıkıntının habercisi gibiydi.
Siyah Beyazlı takım maç boyunca bu etkinliğini sürdürdü. En az rakipleri kadar hücumu düşünüp uygulamaya çalıştılar, topu kaybettiklerinde de takım halinde savunmayı becerebildiklerini gösterdiler. Bu yüzden Sarı Kırmızılı takım tıkandı, pozisyon bile üretmekte zorlandı. İlk yarım saatte kaleci İlker ısınma hareketleri yapmak zorunda kaldı.
Cim Bom'un en etkili atağı ilk yarının sonunda bir kontrayla geldi ama onda da Emre Çolak topu kaleye yönlendirecek beceriyi gösteremedi. Aslında sadece bu fırsatta değil oynadığı sürece de Emre, belli bir çizgiden yukarı çıkamadığını gösterdi. Oyundan ilk alınanın o olması da kaçınılmazdı.
Ujfalusi ile Melo'nun gereksiz sinirleri yüzünden gördükleri kartlar da baş ağrıtabilecek nitelikteydi. Ancak ikisinin de maçın en iyileri listesinin ilk sıralarında yer almaları gerçeğini görmezden gelemeyiz. Özellikle Melo gole gidebilecek atakları başlamadan bitiren adam olarak takımını rahatlattı. Eboue hem savunmada hem hücumdaki etkinliğiyle kalitesini gösterdi.
Epeyce tatsız hatta endişe verici biçimde giden maçı Selçuk'un nefis serbest atış golü değiştirdi. Bunun ardından Cim Bom'un 10 kişi kalması daha beklenir bir durumken Manisaspor'un bu talihsizliği yaşaması maçın ikinci kırılma noktası oldu.
Konuk takımın 10 kişi kaldıktan sonra da topu rakip alanda tutma çabası alkışlanacak düzeydeydi. Normal olarak bunun cezası kalelerinde görecekleri başka goller olabilirdi ama bu arada Terim'in Riera'yı oyuna alma şakası bunu güçleştirdi. Gerçi Baros da onun kadar etkisizdi, bu açıdan birşey değişmemiş oldu.
Sadece bu maçı kazandırdığı için değil Selçuk'un varlığı çok farkettiriyor. Bütün serbest atışların ve köşe atışlarının gol tehlikesi oluşturabilecek biçimde kullanılması haliyle takımı rahatlatıp rakibi sıkıntıya sokuyor hatta bu maçtaki gibi düpedüz bitiriyor.
Sarı Kırmızılı takım yenilgiyle başladığı bir sezonun ilk yarısını mümkün olabilecek en parlak biçimde noktalarken gelecek için de taraftarlarına daha fazlasını vaat eder gibiydi. İmparator'un aslanları özlenen günleri yeniden yaşatmak için kararlı görünüyor.
İyi ki Selçuk var!
22 Aralık 2011 13:13