Bugünkü gazetelerde içinde 'Umut' olan bir yığın başlık göreceksiniz. Hepsi doğru ve haklıdır. Belki de İngiltere'den sonra karşısında en korkunç bilançoya sahip olduğumuz Portekiz'i hazırlık maçında da olsa deplasmanda yenmek sanıldığından çok daha önemli bir olaydır. Hatta bu galibiyet, sancılı futbolumuz açısından bir dönüm noktası olarak bile görülebilir.
Portekiz ne hazırlık döneminde ne de resmî maçlarda karşılaşmak istenecek türden bir rakip. Dünya sıralamasında bizim bugüne kadar ulaşmanın hayalini bile kurmadığımız kadar yukarıdalar. Ancak son iki maçlarında pek de güçlü sayılamayacak rakiplere gol bile atamayışları da dönemsel bir sancı çektiklerini gösteriyordu. Biz de bundan yararlanmayı çok iyi becerdik.
Hocamız arama-tarama işini daha fazla uzatmayıp 'benim milli takımım budur' noktasına gelmiş gibi. Elbette ki savunmada epeyce değişiklik olabilir. Gökhan Gönül ve Hakan Balta bu takımın banko adamları. Göbekte de Ömer Toprak olur da Bekir biraz zor gibi... Ortaalanda Selçuk İnan ve Nuri elbette ki olacak ama 'kadromuz budur' denilebilir.
Aslında pek parlak bir oyun oynamadan beklediğimizden fazlasını bulduk. Kalemizde daha çok tehlike yaşadık ama Hamit'in direkte patlayan serbest atışının ardından golü bulduk. Üstelik, Umut için 'sadece koşmakla milli olunmaz, fayda üretmek lazım' diye homurdanacağımız dönemde onun golü ayrıca önemliydi. Hele ikinci yarının başındaki ikinci golü, onun uzun yıllar o formayı taşımayı hak ettiğini gösterecek kadar değerliydi.
Savunmadan top çıkarırken olmadık hatalar yapmamız, ortaalanda iyi top kullanamayışımız, oyun üstünlüğünün rakibe geçmesine yol açtı. Ancak onlar da takım bütünlüğü açısından sorunlu görünüyorlardı. Ronaldo ve Nani gibi çok yetenekli adamların verimsiz kalışı, Almeida'nın da Beşiktaş'takinden pek farkı olmayan performansı şansımız sayılırdı.
İki farklı öne geçmenin de güveniyle biraz oynar gibi yapmaya başladığımız dakikalarda Burak'ın ofsayt dikkatinin olmayışı yüzünden bundan sonuç çıkaramadık. Bunun hemen ardından Nani'nin golü ise 'bu sıcağa kar dayanmaz' denebilecek bir doğal gelişmeydi. Burak'ın dağınıklığı bizim adımıza tehlikeli olmaya başlayınca da oyundan alınması kaçınılmazdı.
Kaleci Volkan, kurtardığı Ronaldo penaltısı ve öteki yaptıklarıyla maçın kader adamı oldu. 70'ten sonra A.Avcı'nın Nuri ve Selçuk İnan'ı oyuna alarak ortaalanda topa sahip olma isteği doğru bir hamleydi. Ancak hem bu hesap tutmadı hem Hasan Ali'nin tutukluğu sorunu büyüttü. Rakibin baskısını kırmak bir yana oyun tek kale maça dönüştü. Neyse ki gol becerisi sorununu aşamadılar.
Son 20 dakikadaki belki de tek atağımızın hem de kendi kalelerine attıkları golle sonuçlanması 'Hiç darılmayın Portekizli arkadaşlarımız, bu maç bize yazılmış' denilebilecek bir olaydı. Tekrara düşmekten kaçınmayacağım: Sadece hazırlık döneminin değil son yılların en önemli galibiyetlerinden birini elde ettik. Dünya sıralamasında yükselecek oluşumuzun yanında Milli Takım'ın maç kazanma güveni açısından müthiş bir iş başardık. Bu, yeni bir dönemin başlangıcı olabilecek kadar önemli.
İşte böyle Türkiye!
03 Haziran 2012 13:43