Bu sezonun en çok merak edilen takımlarından biri kuşkusuz Galatasaray olacak. Sarı Kırmızılı takım tam anlamıyla bir yıkım yaşadığı 2010-2011'in ardından Fatih Terim'le hızla ayağa kalkacak gibi göründü hazırlık döneminde.
Terim etkeninin yanısıra transferler de yabana atılacak gibi değil. Hatta bu konuda aşırıya kaçıldığı yolundaki eleştiriler bile oldu. Maliyetleri hiç de düşük sayılamayacak, futbol kaliteleri de yetersiz denilemeyecek Culio ve Stancu'dan bu kadar kolay vazgeçilmemesi gerektiğini savunanlar var.
Konuyu şöyle ortaya koyabiliriz: Madem bu takımın tepeden tırnağa yenilenmesi gerekiyor, o zaman bu transferler zorunlu. Bunun tersi olan görüş de şöyle: Alınan oyuncularla eldekiler arasında çok büyük farklar olmuyor. Eldekilerin bir bölümü geçen sezonki toplam perişanlık yüzünden kendilerini gösteremediler. Bu sezon daha verimli olabilirlerdi. Bu şans onlara verilmeliydi.
Birinci görüşün güçlü yanı şu: Transfere bir yatırım yapılmışsa onu yarım bırakmamak gerek. Yani 50 milyon Euroluk transfer gerektiğini hesaplayıp da 45'ini harcadıktan sonra artık frene basılmalı diye düşünmenin bir anlamı yok. Ancak transferi çok önemsediğiniz zaman takımdaki dengeleri kurmakta da zorlanabiliyorsunuz. Terim'in ikinci döneminin 2004-2005 sezonunda yaşanan biraz da buydu. Transfer çılgınlığı iyi bir takım kurmayı imkânsız hale getirmişti.
Bunca transfere karşın Sarı Kırmızılı takımın savunma göbeğindeki sorun, hazırlık maçlarında kendini gösterdi. Ayrıca golcülerin güvenilmezliği de görmezden gelinemeyecek bir durum. Baros, sadece futbol olarak değil başka açılardan da güvenilmesi zor biri... Kazım'ın atacağı gol sayısının toplam 10'u bulabileceği kuşkulu. Elmander'in de leblebi gibi gol atan bir adam olmadığı biliniyor.
Yani elinizde 3 önemli golcü varmış gibi görünüyor ama üçünün bir Hakan Şükür edip etmeyeceği çok kuşkulu. O nedenle transferdeki arayışı makul karşılamak zorunda kalıyorsunuz.
Aynı şekilde Arda'nın gidişi de ciddi bir sorun oldu. Terim, pek çok hesabı yeni baştan yapmak zorunda kaldı. Onun yerine diye birini bulmaya çalışmanın anlamı yok. Galatasaray elbette ki Arda'sız oynamayı becermek zorunda.
Doğrusunu isterseniz Terim'in kurmaya çalıştığı takımın sadece önümüzdeki sezon için değil ondan sonrakilere de hazırlandığını görmek gerek. Tam anlamıyla yeniden yapılanma bu. Böyle dönemlerin sorunlarını da taşıyacak haliyle.
Şurası kesin: Geçen sezonki fiyaskonun ardından bu takımın toparlanmasının birkaç yıl alabileceği yolundaki görüşlerin hiçbir anlamı yok. Tam tersine Sarı Kırmızılı ekip bu sezonun en güçlü şampiyon adaylarından biri. Liverpool karşısındaki göz kamaştırıcı futbol bunu gösterdi.
Hazırlık döneminde güçlü rakiplerle oynamak doğru bir strateji oldu. Bunu sezon içinde de sürdürmek gerek. Bu şekilde Avrupa'da olmayışın psikolojik yönünü halletmek mümkün olacağı gibi gençlerin Avrupa deneyimi de artacak. Liverpool maçı sırasında lige daha hazırmış gibi görünen takım sonrasında bocalar gibiydi. Ancak o maçın ardından hiç Türk Telekom Arena'da oynama imkanı bulunamayışı da bunda bir etken olarak kabul edilebilir. Buradaki ilk lig maçı olan Samsunspor karşılaşmasının her bakımdan çok keyifli geçeceği açık.
G.Saray'ın avantajı Terim
06 Eylül 2011 11:11