Böyle bir dönemde saha içinden söz etmeye çalışmak Tanıl Bora kardeşimizin o muhteşem benzetmesiyle insanın 'sahte dişçi' gibi görünmesine yol açabilir ama sabaha karşı maç izleme emeğimiz boşa gitmiş olmasın diye birkaç satır Real Madrid-Galatasaray maçına değinelim.
Herşey bir yana, Santiago Bernabeu'da maç oynamanın keyfi, bunun için rakip olarak seçilmenin onuru Galatasaraylıları sevindirdi. Fatih Terim'in Mourinho ile kişisel ilişkisinin de bunda etkili olduğunu, karşılaşma sonrasında söylenenlerden anladık. Sarı Kırmızılı takım beklenenden daha kısa sürede toparlanma sürecine girdi ama eksik-aksak yönler de görmezden gelinecek gibi değil. Özellikle azımsanmayacak sayıda transfer yapılıp da stoperdeki sorunun takım içinden devşirme yoluyla giderilmeye çalışılması pek geçerli görünmüyor.
Olimpiakos maçının 32. saniyesinde yenilen gol ile Real karşısında köşeden yapılan serbest atıştan gelen topta Ramos'un hiçbir engel ile karşılaşmadan kafayı vurup golü atması, Benzema'nın da bir dakika önce provasını yapıp ardından yine göbekten kaçarak aynı işi yapması, arızayı açıkça gösteriyor.
Üstelik Servet'in sakatlanmasıyla ortaya çıkabilecek bir başka sorun da var. İkisi de aynı özelliklere sahip ve başka niteliklerden yoksun stoperler Cim Bom'u yoracak bir nokta. Hakan Balta'nın, Ceyhun Gülselam'ın hatta Ujfalusi'nin varlıkları burası için de bir güvence sayılabilir ama yeterli mi, tartışılır.
Selçuk gol atmasına karşın son iki maçta da kendisinden bekleneni tam ortaya koyamadı. Rakibin gücü tartışma dışı ama Selçuk'un ortaalanda daha çok topa sahip olabilmesi gerekiyor. Elbette ki daha iyi kullanması da. Yoksa Cim Bom güçlü rakipler karşısında hep Arda'yı arar görünümde kalacak gibi.
Melo'dan sonra Eboue'nin de kalitesini hemen ortaya koyması Galatasaray'ın kazancı. Ancak bir gol ayağı olarak Baros'un güvenilmezliği, Elmander'in de sonuca gitme konusunda yeteneğinin sınırlı oluşu, Kazım'ın gol veriminin düşüklüğü, gerçek bir golcü alınmasını zorunlu kılıyor.
Sarı Kırmızılı takımın en olumlu yanı, geçen sezon oynuyormuş gibi yapan oyuncuların bu kez o halleriyle oynamalarının mümkün olmadığını anlamaları. Takımın genel pas yüzdesinin de yükselmeye başladığı gözleniyor. Eh, hazırlık döneminde bundan yukarı çıkabilmek de pek kolay değil.
En büyük kazanç, kalede. Cim Bom, Muslera için epeyce yüklü bir bedel ödedi ama başka çare de yoktu. Genç kaleci hem yeteneği hem de cesaretiyle her geçen maçta biraz daha güven veriyor. Bu, takımın daha rahat ve etkili oynamasını sağlayacak bir etkendir.
Sarı Kırmızılı takım Türk Telekom Arena'daki Liverpool maçında hazırlık döneminin zirvesini yapmış gibi göründü ve taraftarını sevindirdi. Sonraki maçlar çok güçlü rakipler nedeniyle biraz burukluk oluşturur gibi. Sezon başlamadan Arena'da bir maç daha iyi olacak ama milli maçlar nedeniyle ona da pek imkan yok.
Fenerbahçe'ye içerden değişik bir bakış
Fenerbahçe'nin şu anda yaşadığı duruma üzülmeyecek bir spor gazetecisi varsa aklını oynatmış demektir! Çünkü yaşanan gelişmeler nedeniyle Sarı Lacivertli takımın en fanatik taraftarından daha açık ve kesin bir zarara uğrayacak olan odur.
Ancak yine yaşanan durum nedeniyle herkesi Fenerbahçe düşmanı olarak görmeye ve göstermeye çalışmanın, buradan hareketle de sürekli öfke saçmanın bir anlamı yok. Bunun herhangi bir yarar getirmeyeceği de ortada. Tam tersine yaşanan sıkıntıyı daha da büyüten hareketler bunlar.
'Bu yıl havalar çok sıcak gidiyor' demenizden bile 'Vay, sen zaten Fenerbahçe düşmanısın! Bizim düşmemizi istiyorsun' sonucu çıkarmaya çalışan taraftarla herhangi bir bağ kurabilmek mümkün olmuyor. Her durumda haklı olduğunu düşünmek, sürekli öfkeli ve tepkili olmak sağlıklı bir durum sayılmaz.
Fenerbahçe'nin uğradığını düşündüğü haksızlığa karşı mücadele etmesi en doğal hakkıdır. Ancak bunu yaparken kırıp dökmemeye dikkat etmesi elbette ki en doğru yoldur. Yoksa haklı davanızda bile sorunlar yaşamaya başlarsınız. İşin özü unutulur, protesto ve tepki biçiminden doğan sıkıntılar ön plana çıkabilir.
Çok şükür ki gelişmeleri başka türlü görmeye çalışanlar da yok değil. Öncelikle bu kapsamda bize iletilen Sol Açık - FenerbahCHE Taraftar Grubunun bildirisi ilginçti. "Fenerbahcheliler (Yanlış yazmadım, Che Guevera solculuğu nedeniyle Fenerbahçe'yi böyle yazıyorlar) nedeniyle eşitlik, özgürlük, adalet için çağırıyor" başlığıyla bize ulaştırılan metindeki şu ifadeler insanın içini ısıtıyor: "Futbol oyunu salt eğlencesinden ötürü yandaş bulmuyor, bunu iyice biliyoruz. Bir toplumu yönetmek, yönlendirmek ve en önemlisi kutuplaştırmak için önemli bir araç. Oysa biz dirençli Fenerbahçeliler, tribünleri özgürlük çığlıklarının atıldığı, ayrımcılığa, şiddete, ötekileştirmeye, adaletsizliğe karşı örgütlenildiği bir toplumsal mekân olarak görüyoruz. İktidarların ve yönetici sınıfın tüm çabasına karşın hâlâ Fenerbahçe tribünleri yoksulların, farklı dil, din ve etnik kökenden olanların kardeşçe şarkılarını söylediği bir miting alanı. Nerede polis copuyla dövülmüş bir kardeşimiz varsa, nerede erkek şiddetinden mağdur bir kadınımız acı çekiyorsa ve nerede adaletsizliğe karşı haykıran, dik duran bir alın teri sahibi emekçimiz varsa, kalplerimiz onunla atıyor. Biz ölüme karşı yaşamı, haksızlığa karşı paylaşımı, soysuzluğa karşı onuru savunuyoruz. Biz Fenerbahçe'nin antiemperyalist duruşu tarihi köklerinden edindiğini biliyoruz! Biz Lefter adı ekseninde bu toprağın birleştirici örgütlü yapısı olmanın sorumluluğunu taşıyoruz! Biz namusla akıtılan teri iktidar hırslarıyla, siyasi ihtiraslarıyla lekeleyenleri tanıyoruz. Biz halkız, halk olmanın uçsuz bucaksız, zengin çokluğunu ve bir o kadar yalnızlaştırıcı yoksulluğunu biliyoruz. Fenerbahçeli olmak bir ayrıcalık değil haktır. Havayı solumak, suyu içmek, sokaklarda özgürce yürümek gibi. Bunu elimizden almak isteyenlere direneceğiz. Bu sade oyunu bozmak isteyenlere karşı sözümüz aynı, duruşumuz yumruk gibi olacak. Fenerbahçe bayrağından kefen değil özgürce haykırmak için ortaklık yaratacağız. Ülkemizin darağaçlarına değil tertemiz gökyüzüne ihtiyacı var. Futbol oyunu sadece futbol değil elbet. Çağrımıza kulak veren herkesle parasal gücün, mafyatik ilişkilerin ötesinde barış için tribünlerde buluşmak için haykırıyoruz."
Göbekte sancı var...
28 Ağustos 2011 13:23
![Göbekte sancı var...](https://media05.ligtv.com.tr/img/news/2011/8/28/as_AhmetCakir.jpg)