Elbette ki bu zeminde ayakta bile durmanın zorluğu şeklindeki kalıplaşmış ifade bu maçın en önemli gerçeğiydi.
Buna hemen şöyle bir itiraz gelir: Rakip takım başka sahada mı oynuyor? Doğruymuş gibi görünür ama değildir: Evsahibinin bu tür zeminlere alışkanlığı yabana atılmayacak bir avantajdır.
Sarı Kırmızılı takımın teknik üstünlüğünü sıfırlayan zeminin yanında Eskişehirspor'un Diego, Tello ve Dede gibi yabancılarıyla birlikte transferin gözdesi genç Alper oyuna belli bir ağırlık koydu. Galatasaray'ın becerebildiği ise ilk yarıda rakibin sertliğine aynen karşılık vermek oldu.
Cim Bom'un hücum yetersizliğinin bir nedeni de haliyle Baros'un yokluğunda Kazım'dan birşeyler beklenmesiydi. Terim'in zoruyla biraz savunma yönü de oluşur gibi görünen bu oyuncunun hücum etkinliği sıfırdı. Engin, Emre, Selçuk ve Melo hemen hiç top kullanamayınca Elmander'in çırpınışı bir anlam taşımadı. Maç boyunca aynı pozisyonda Melo'nun bir kafa vuruşu bir de şutu! Hepsi bu!
Terim'in ikinci yarıya değişiklikle başlaması doğaldı ama Engin'in çıkıp Sercan'ın girişi adeta takımı çökertti! Rakip tek kale oynamaya başladı. Çünkü Engin pek top kullanamasa da mücadelesiyle ilk yarıda takımı ayakta tutan adamlar arasındaydı. Yiğit Gökoğlan'ın oyuna alınması sonrasında Kazım'ın sağbek oynaması Terim'in ona olan sevgisinin bir tezahürü değil Sabri'nin henüz yetersiz oluşundan dolayı onun gücünden yararlanmak içindi.
Evsahibi bu üstünlüğünü pek işe yarar hale getiremezken Galatasaray'ın çıkışlarında 5 dakika içinde 3 sarı kart birden gördü. Bu bir Ersun Yanal klasiğiydi. Kırmızı Siyahlıların önemli pozisyonlarda final pas ve şutları konusundaki yetersizlikleri üç puana ulaşmalarını önledi. Yoksa üç önemli adamlarının eksikliğinde oynadıkları oyunla kazanmayı haketmişlerdi.
Muslera ve savunmanın göbeğinde Semih'le Ujfalusi de maçın başarılı adamlarıydı. Tabii Semih'in yenilgiye yol açabilecek hatasını da görmezden gelemeyiz. Özellikle ikinci yarıdaki değişikliklerle takımın düpedüz 9 kişi oynamak zorunda kaldığı düşünülürse onların çektiği yük de kabul edilir.
Sarı Kırmızılı takımın 9 maçlık kazanma serisinin Eskişehir'de buz dansının kurbanı oluşu onlar için üzücü ama yapacak fazla birşey de yoktu açıkçası. 40 küsur yıllık futbol kenti Eskişehir'in stadı da zemini de bu! En iyi bildiğimiz memleket gerçeklerinden biri... Sarı Kırmızılı takım yenilmediğine ve belki daha önemlisi sakat vermediğine şükretmeli...
'Geçen sezon' dediğim anda isyan edecek okurlar olduğunu biliyorum. Sakin olun: Bu kez o perişan dönem için iyi birşey söyleyeceğim: 2010-11'in iki maçında da Sarı Kırmızılı takım rakibini yenebilmişti. Futbol böylesine ilginç bir oyun işte...
Futbol buz dansı değil!
23 Ocak 2012 10:52