Neden bu kadar üzülüyorum... Çünkü onlarla aynı kaderin bir parçasıyız. Aşkına düştüğümüz ilk günden itibaren adına futbol denen bu yaşam tünelinde beraber yürüyoruz.
Onlar yetenekleri ile kendilerini yeşil sahaya atmış, bizler başaramamış ama futbolun bir tarafından mikrofonla tutunmuş insanlarız. Topla yaptıkları her figürde adlarını andıkça, hareketlerine beste yaptıkça ölümsüzleştiriyoruz onları. Sesimizle anons ediyor, farkında olmadan zihnimize kazıyoruz isimlerini. Bir iş ilişkisi gibi görünse de güçlü bir bağ kuruyoruz onlarla, ekran karşısındaki hayranları gibi posterlerini duvarlarına asmıyor olsak da, çoğu zaman yüreğimizdeki hayranlık duvarında kazılı oluyorlar. Aynı takımda forma giyiyor olmasak da, aynı ülkeden gelmiyorsak da aslında aynı taraftayız.
Meslek hayatına oynadığı birçok maçı anlatarak ilk adımları atan bu satırların yazarı için unutulmaz isimlerin başında gelirdi. Ölümü kadar sarsıcı olan ölüm şeklinin şaşırtıcı olması... İngiltere'de (İngiliz futbolunda) nadir görülen George Best, Paul Gascoigne gibi büyük top cambazlarının finalleri zihnimizde hep cevaplanamayan soru işaretleri bırakmıştır.
Galler teknik direktörü Gary Speed de arkasında milyonlarca gözyaşı döken hayranını zihinlerinde cevap bulamadıkları sorularla bırakarak aramızdan ayrıldı. Ölümünü ilk duyduğumda önce bir şok geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Sonra Speed sahanın hangi mevkisinde oynuyordu diye kendi kendimi imtihana tutmuşum. Gary Speed çok yönlü bir orta saha oyuncusuydu ama yukarıda bahsettiğim gibi zihnimde kazılı olduğu icraatları ceza sahası içindeki gol vuruşlarıydı. İkilemi yaratan görüntünün ta kendisi...
Aradan uzun bir zaman geçmiş olsa da insan bir anda Speed'in aslında bir son vuruşçu forvet olmadığını hatırlıyor. Speed futbolculuğuyla güzel oyun futbolun enlerinden birisiydi. Orta sahanın hemen hemen her yerinde, savunmanın solunda oynar, hücuma yönelik futbolcu deyiminin içini dolduran bir ofansif karakteri taşırdı bünyesinde..
İngiliz futbolunda sahaya bu kadar hakim ve bitirici vuruşlar konusunda bu kadar sürprizli bir başka oyuncuyu saymak için hafızanızı ciddi ciddi zorlamanız gerekir.
Galler milli takımının Dünya ve Avrupa şampiyonalarına katılma başarısı gösterecek gücü olmayınca bir futbolcunun en çok tanınacağı arenalara çıkamadı. Vatandaşı Giggs ve efsane George Best örneklerinde olduğu gibi futbolun dünya kupalarında oynamayan en büyük futbolcularından birisi olmuştur.
Birçok oyuncu dünya kupalarındaki performanslarıyla evrenin tanınmışları arasına girmiştir. Maradona, Pele, Cruyf, Kempes başta olmak üzere birçok fenomeni futbol taraftarı milli takımlarıyla elde ettikleri başarılarla tanıdı. Birçoğu oynadıkları kulüplerle değil milli takımlarıyla anılırlar. Speed, kariyerinin en özel işlerinden birini yapıp teknik direktör olarak Galler milli takımına tarihi bir başarı getirmek üzere yola çıkmıştı. Yıllardır İngiliz futbol kulüplerinin yabancı etkisiyle ötekilere açılmasıyla Galli oyunculara nadir yer açıyor olması bir sorun gibi dururken Gareth Bale örneğinde olduğu gibi yeni ve etkili bir jenerasyonun başında takımın yönünü yukarı çevirdiği bir dönemde hayatını sonlandırdı.
Bir kıvılcım yanmadan söndü. İlk çalıştığım TRT Spor servisinde masamın tam karşısındaki duvarda genç Speed'in fotoğrafı asılıydı. Onun yetenekleri ile ilgili yazılanlar, İngiltere ligi özetlerinden izleyip, anlattıklarımız bu genç çocuğun posterini servisin duvarına asmamıza neden olmuştu. Diğer tarafta ise Ryan Giggs'in olduğunun altını çizmek isterim...
Sonsuza kadar zihnimde kazılı kalacak o poster şimdilerde şüphesiz ki dünyanın öğütücü düzeni içinde yok olup gitti. Tek kare fotoğrafının yanında ceza sahasının hemen hemen her noktasından attığı şahane goller hâlâ üç boyutlu ihtişamıyla kendini hatırlatıyor.
1996 yılında İngiltere'de elini sıkmışlığım dışında hiçbir tanışıklığım olmasa da bugün futbol evreninde bir yaş daha yaşlandığımı hissediyorum. İnsanın aklında sadece silinmeye mahkum tek kare fotoğraflar ve sonsuza kadar, bizden daha çok yaşayacak görüntüler bıraksalar da bir yerlerde tekrar göremeyecek olma gerçeğine dokunuyoruz.
Çağdaş futbolun üretmeye çalıştığı futbolcu prototipini anlatmak için Speed'in kariyer resmini çekmek yeterli olacaktır. Kırklı yaşlara kadar oynadı, Leeds ve Newcastle kariyeriyle öne çıktı belki ama aslında hiç yaşlanmadı Speed... Beslenme ve antrenman programlarına gösterdiği özen hiç sakatlanmadan bitirdiği aktif kariyeri anlatıyor. Birkaç sırt ağrısı sorunu dışında hep ilk 11'e hazır ve genellikle ilk onbirin içindeydi.
Speed'e hayatın ödülü kendisine iyi bakmanın karşılığı hep zinde bir vücutla yaşamak, zamana direnip genç kalmak olmalı..
Her ölüm erkendir, ama Speed'in ölümü çok erken oldu. Böyle bir beden terbiyesi uzmanı ruhundaki çatışmalara nasıl çözüm bulamadı?
Aklımızda onlarca şüphe ve kaygı var.
Aynı milletten, aynı mahalleden, aynı kültür ve takımdan gelmesek, birbirimizi şahsen hiç tanımamış olsak bile o hayatımızın bir döneminde beraber yürüdüğümüz bir adamdı.
İlk masamın karşısındaki duvarda geleceğin yıldızına bakarak geçen günlerin anısına onu sevgiyle anıyorum..
İyi pazarlar.
Eski bir dostun ardından
04 Aralık 2011 12:08