Tabii ki 4 haftalık veriler yetersiz ve yanıltıcı olabilir; ama Galatasaray’ın bu sene iç sahada zor puan kaybedecekmiş gibi bir görüntüsü var.
Birinci sebep, stat dolmasa bile mimarisi nedeniyle oluşan iyi atmosfer. İkincisi de Terim’in kafasındaki oyun şablonunun topa sahip olmaya (yani ekseriyetle içeride uygulanabilir bir plana) bağımlı gözükmesi...
Terim, ısrarla beklerinin (Sabri ve Hakan’ın) 3-5-2’nin kenarları gibi oynamalarını istiyor. Sabri-Hakan dünkü gibi (Eskişehir tarzı kapanan rakiplere karşı) isteneni sahaya yansıtabilince; orta üçlü (Selçuk-Melo-Engin) göbekte kalabiliyorlar, parsellemeleri gereken alan daralıyor, daha fazla top alıyor, daha fazla ileri çıkıyorlar. O yüzden maçta en fazla gol pozisyonuna Selçuk girebiliyor; Galatasaray’ın asist ve gollerinde bir stoper, bir sol bek, iki de merkez oyuncu imzası olmasına kimse şaşırmıyor. Ve eğer bu görüntü devam ederse bu yıl Galatasaray’ın merkez oyuncularının (yani Melo, Selçuk, Engin, Yekta gibilerinin) gol sayısı, forvetlerini geçebilir. Sezon sonu bu takımın en skoreri Melo ya da Selçuk bile olabilir hatta...
Tabii dün gece Terim’in kafasındakileri bu denli sahaya yansıtabilmesinde meslektaşı Skibbe’nin de katkısı var. Alman teknik adam belli ki G.Saray’ın bu 2-5-3 düşüncesine önlem olarak (Burhan’ın yerine) sağ açıkta Koray tercihi yaptı; ama bu seçim Eskişehir’in kalan 10 adamını zihnen durdurmuş, yürüyen düzene çomak sokmuş, iyi giden ekibi pasifize etmiş gözüktü. Üstüne bir de Ujfalusi’nin, Mehmet’in yıldızını çok rahat söndürmesi (ve Skibbe’nin bu duruma çok geç müdahale etmesi) dün Galatasaray’ın bu sezonki en iyi oyununu oynamasına bir katkı daha yaptı.
2-0’a diğer olumlu katkılara gelince: Gökhan Zan’ın savunmada (oyun zekâsı eksikliği nedeniyle) vuramadığı kafaları hücumda vurması ona birkaç hafta daha kredi kazandırdı diye düşünüyorum. Engin eskisine göre daha çalışkan ve sakin. Melo, kötü Juventus günlerinden sonra tekrar pasaportunda Brezilya yazdığını hatırlamış gibi. Elmander’in kaçırdığı golden sonra gülebilmesi de güzel. Çünkü post-travma dönemi geçiren bir takımda belki de en çok gülebilen adamlara ihtiyaç var.
En çok Melo atar
27 Eylül 2011 12:10