Yazının öznesi Portekiz mi olmalı? Kuzey Kore mi olmalı? Portekiz'in farklı galibiyetinin manşetleri çalması kadar doğal bir şey olamaz. Tıpkı Brezilya gibi takım turnuva ayarlarını buldu.
Kore'nin fark yemesine rağmen saygıyı hak etmediğini ise asla düşünemezsiniz..
Son Dünya Kupası'nın yarı finalisti, tüm zamanların en iyi kupa takımı Brezilya'nın en iyi kopyalarından birisi olduğuna göre final yolundaki Kuzey Kore durağından bakmak gerek Portekiz'e.. Evet rakip son derece kolay analiz edilip, teknik adam müdahalesine gerek bile kalmadan saha içindeki ortak beyin sayesinde imha edildi.. Dünya Kupası'nın yaşadığımız global evrene en kapalı ülkesi olmasına rağmen futbol standartları birçok katılımcı ülkenin üzerinde olan Kuzey Kore'nin sempatik oyunundan bakmalıyız belki de.. Bir Avrupalı takımın kalitesinde oynadıkları zaman dilimi tatmin ediciydi. Ayrıca orta saha ve hücum oyunlarını başarıyla uygulayıp savunma zaaflarına yenildiler.
Kore'nin fark yemesine rağmen saygıyı hak etmediğini ise asla düşünemezsiniz..
Son Dünya Kupası'nın yarı finalisti, tüm zamanların en iyi kupa takımı Brezilya'nın en iyi kopyalarından birisi olduğuna göre final yolundaki Kuzey Kore durağından bakmak gerek Portekiz'e.. Evet rakip son derece kolay analiz edilip, teknik adam müdahalesine gerek bile kalmadan saha içindeki ortak beyin sayesinde imha edildi.. Dünya Kupası'nın yaşadığımız global evrene en kapalı ülkesi olmasına rağmen futbol standartları birçok katılımcı ülkenin üzerinde olan Kuzey Kore'nin sempatik oyunundan bakmalıyız belki de.. Bir Avrupalı takımın kalitesinde oynadıkları zaman dilimi tatmin ediciydi. Ayrıca orta saha ve hücum oyunlarını başarıyla uygulayıp savunma zaaflarına yenildiler.
Çirkin bir geriye kapanan takım olmadan hakikaten şerefli bir sportif mağlubiyet aldılar..Kuzey Kore'nin en büyük şanssızlığı iki büyük marka ile aynı gruba düşmesiydi. Brezilya maçında tipik bir Ersun Yanal takımı görüntüsündeydiler. Rakibin alan bulmasını engellemek için çok koştular. Kazandıkları topu hızlı bir şekilde rakip alana taşımayı bildiler. Rakip boşluk bulduğunda faul yapıp zamanı lehlerine çevirdiler her şeyden önemlisi rakibin ismine kulaklarını tıkayıp limitlerini sonuna kadar zorladılar.
Portekiz karşısındaki ilk 20 dakikada sağbeklerinden forvetlerine kadar her oyuncu enerjilerini tüketti ve yardımlaşma üst düzeydeydi. Yong Jo ile yakaladıkları mutlak gollük pozisyonu gole çevirebilselerdi farkın açılmasına daha fazla direneceklerdi. Portekiz ancak 20'nci dakikadan sonra kendi bildiği oyunu oynamaya başladı. Kore'nin enerjisi tükendikçe aradaki kondisyon ve tecrübe farkı kendini göstermeye yetti.
Portekiz bize Dünya Kupası'nın başladığı sinyalini verdi. Kuzey Kore'yi cesur, kendine güvenli ve araştırmacı karakteri nedeniyle unutabileceğimizi sanmıyorum.. Bu kupa'da grup maçları vuvuzela gürültüsü konuşularak geçti. Maçların sonuna gelindiğinde konuşulmaya değer, su yüzüne çıkan özelliğin Güney Amerika takımları olduğunu görüyoruz.. Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Şili Avrupalı rakiplerinden öndeler..
Daha çok gol pozisyonu buldular, daha çok gol attılar.. Onlara Meksika ile ABD gibi iki okyanus ötesi ekibin katılmasıyla Kupa'da yıllar sonra bile vuvuzela dışında konuşulacak bir malzeme çıkmak üzere.. Şili'nin İsviçre karşısındaki arayış ve enerjisi günün en seyredeğer ikinci olayıydı. İsviçre İspanya'yı yenerek sükse yapmış kendisinden söz ettirmiş olabilir. Hücum kapasitesini bu kadar hor kullanan, kendisini bu kadar gol yememeye adayan bir takımın bu felsefeyle herhangi bir turnuvada çeyrek final ötesine gideceğini düşünmüyorum. Kupa başladı galiba, bakalım Avrupalı takımlar ne yapacak?