Bizim için formül de çözüm de belli…
Enerjimiz yukarı çıkınca, sahayı koşunca, top çalınca, agresif olunca bir başka takım haline geliyoruz. Ufuk Sarıca’nın milli takımının karakteri bu.
Ama duruyorsak; aynı hızla düşüyoruz. Top dönmüyor, elde fazla kalıyor ve çembere gidemiyoruz.
Bu sorunu nasıl çözebileceğimizi ise Büyük Britanya karşısında net bir şekilde gördük.
Hemen araya önceki gün Rusya maçında yaşanan bir sahneyle gireyim. Rusya savunmada adam değişti ve Cedi’nin karşısında Mozgov kaldı. Herkes’in beklediği şey Cedi’nin iki adım geri atıp sahayı görmesi ve hızıyla Mozgov’u geçmesiydi. Ancak o sırada Rusya savunmasının geri kalanı neredeyse boyalı alana ayak basıyordu. Cedi, Mozgov’u geçse karşısında kendisini bekleyen Ruslar vardı.
Bunun nedeni basitti. Çünkü Cedi dışında takımın geri kalanı o gün şut sokamamıştı. Rusya penetre alanlarını daralttı. Bu nedenle kısalar çembere gidemedi, hatta faul bile almakta zorlandık.
Büyük Britanya maçında değişen neydi? Melih ilk şutunu soktu. O gerginlik bir anda üzerimizden gitti. Zaman zaman düşünerek şut attığımız da oldu (özellikle ilk çeyrek ortası) ama top daha iyi dönmeye başladı. Daha ilk yarıdan Rusya maçının tamamında bulduğumuz asist sayısını geçmiştik. (11) 8/15 üçükle 20 dakikada 49 sayı bulduk.
Oyunu açmıştık. Üçüncü çeyrekte hem Sinan hem de Furkan çembere daha rahat gidebildi. Öyle bir an oldu ki Melih, 7/11 üçlüğünün yanında ikili oyunları da oynamaya başladı ve 6 da asist üretti. Ki bu çok değerliydi. Şutları sokunca, top dönünce, setteki tempoyu arttırınca rakibi geçmekte zorlanmadı.
Ancak… İşte dönem dönem oyunumuzun durağanlaştığı, tekdüzeleştiği bölümler var ki o anlarda dripling üzerinden şutlara kalıyoruz ve rakip geri dönüyor. Büyük Britanya karşısında 16 sayıdan 5’e kadar inen bölümde ana sıkıntımız buydu. Cedi ve Semih hariç takımın geri kalanı 6 kez faul çekebildi. İşte o anlarda daha agresif olmalı, topun dolaşımını sağlamalı ve rakibin savunmasını daha iyi okumalıyız. En azından faul çizgisine gidebilmenin yollarını bulmalıyız.
Şimdi önümüzde Sırbistan gibi, bizim maçımızı dört gözle bekleyen bir rakip var. Rusya’ya kaybetmiş olmaları bir anda Türkiye-Sırbistan mücadelesini çok başka hale getirdi. O karşılaşmada ani düşüşler yaşamamalıyız.
Şurası önemli: Topa yön veren iki ismimiz Cedi (3/11) ile Kenan’ın (1/6) toplamda 4/17 saha içi isabette kaldığı bir gecede rakibe 14 sayı fark atmamız bana göre özgüven için önemliydi. Farklı isimlerden katkı alabildiğimiz anda sorunları aşabiliyoruz. Bunu unutmadan her isimden katkı almaya devam etmeli, Semih bençteyken de Sertaç ve Furkan Aldemir’den katkı alma yollarını bulmalıyız.
Sırbistan’ı yenersek turnuvanın gidişatını bambaşka bir yere doğru çekebiliriz. O özgüven, yelkenleri dolduracak rüzgarımız olur.
Durmayacağız, yoksa düşeriz…