Bir ülke futbolla yatıp futbolla kalkıyorsa...
Kıt kanaat imkanlarından refah içinde bir “futbol cenneti” kuruyorsa...
Orada teknik direktörler ilah, futbolculara verilen her para mubahsa... Yönetici, devlet protokolüna girmek üzere ve derin filozof muamelesi görüyorsa.
Ve o ülkenin futbolunu “olimpiyat” denen evrensel spor ayinine ancak yarım asır sonra “görme engelli milli takım” taşıyabiliyorsa...
“Helal olsun çocuklara” demekle bitmez iş.
Ya bizim futbolumuzda bir acaiplik var, ya da görme engelli futbolcularımızda.
Aslında hikaye “ver imkanı al istediğini bu memleketin evlatlarından” özeti.
Hak edene, yetenekliye, muhtaç etmeden/şımartmadan vereceksin; ilgi ve sabrını eksik etmeyeceksin...
O kadar!
İşitme engellilerde Dünya şampiyonluğu, görme engellilerde olimpiyat mücadelesi ve daha nicesi ile sevinmek serbest ardından.
Yiğidi öldür ama hakkını yeme... Haluk Ulusoy yazmaya başlıyor hikayeyi.
Federasyon içinde “Engelliler Koordinasyon Kurulu” kuruyor. Başında Ömer Gürsoy.
Hani federasyonun hiçbir kurulunu kimse beğenmez ya... Bu kurul tıkır tıkır çalışıyor.
Rahmetli Hasan Doğan da gazı kesmiyor, Mahmut Özgener de. Arkasında Federasyon kimliği/gücü ile başka oluyor engellilerin yaptığı patlama ve şampiyonalarda Dünya’nın, gazi
amputelerin maçıyla Türkiye’nin aklına kazınıyor engeli avantaja çeviren gençlerimiz.
Kamuoyunu da yanına al, gerisine karışma.
Ömer Gürsoy’un Kurulu, kaynakları yerli yerinde kullanması dışında asıl bunu başarıyor.
Gerçi araya siyaset ve para girince Engelli Koordinasyon Kurulu bir günde yok ediliyor ama ektiği tohumlar yeşermeyi sürdürüyor.
Londra’ya diktiğimiz olimpik futbol fidanlarımız bunlardan işte.
Tekerlekli sandalye kampanyaları, toplumun engelliye empat ile yaklaşımı, engelli yaşamın nispeten kolaylaşması sadece sportif başarılardan değil ama payını inkar eden varsa engeli yüreğindedir bilesiniz.
Futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkede, üstelik aynı Futbol Federasyonlarımızın marifetiyle ulaşılan nokta ne kadar tuhafsa o kadar onur verici.
Bu şeref onların.
Tek sakıncası var...
O da parayı ve sevgiyi hiç sakınmadığımız “engelsiz” futbolumuzun, futbolcularımızın, hocalarımızın, yöneticilerimizin sorgulanma mecburiyetini yaratması!
Bakın engellilere:
Onların gözleri yok görüyorlar.
Kulakları yok duyuyorlar.
Ayakları yok oynuyorlar.
Siz ne yapıyorsunuz kardeşim?
Bu şeref onların
23 Temmuz 2012 12:35