Dünyaca ünlü bir futbolcu olduğunuzu düşünün. Futbola yeni başlayacak çocukların idolü, rakiplerin korkulu rüyasısınız… Dünya Kupası, Konfederasyon Kupası, Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu... Sayısızca kupa kaldırmış, iki yıl üst üste yılın futbolcusu ödülünü kazanmış ama yetmemiş, son on yılın en iyi futbolcusu da seçilmişsiniz.
Tüm bu başarılardan sonra yerinizi yeni yıldızlar doldurmaya başlar ve artık eskisi gibi olmadığınızı yazıp çizerler. Peki, bir yıldız küllerinden nasıl tekrar doğar? Bu başarıların hepsine sahipken onu hangi kupa memnun edebilir, hangisi sevinçten ağlatabilir?
Yıl 2012. Ronaldinho Flamengo’da geçirdiği kötü sezonun ardından Atletico Mineiro’ya transfer olur. Burada bir sezon içerisinde 31 maçta 11 gol ve 15 asistle takımının ligi 2. tamamlamasını sağlar ve Copa Libertadores’e katılmaya hak kazanırlar.
Mineiro, gruplarda oynadığı 6 maçtan sadece 1 yenilgi alır ve yoluna devam eder. Tabi bu başarıda Ronaldinho’nun rolü de büyüktür. 14 maçta 4 gol 7 asistle takımını adeta sırtlar. 3. tur, çeyrek final, yarı final derken sıra gelir final maçını oynamaya…
Rakibi Olimpia Asuncion’a ilk maçta 2-0 yenilirler ancak umutlar tükenmez. Atletico Mineiro rövanş maçında 87. dakikada attığı golle skoru 2-0’a getirir ve 90 dakika biter. Uzatmalarda gol sesi çıkmayınca maç penaltılara kalır. Maçı 4-3 penaltılarla kazanır Mineiro… Tarihindeki ilk Copa Libertadores'i de müzesine götürür.
Ronaldinho kaldırdığı kupalarına bir yenisini daha ekler… Böylece hem Avrupa’nın hem de Latin Amerika'nın en büyük kupasını kazanma başarısı gösteren 7. futbolcu olur.
Öyle ki Ronaldinho için en güzel kupa daha önce kazanılmamış olandır…
Bu adam kupasız yapamıyor!
05 Eylül 2013 0:34