Bir anda geçmişe doğru yolculuk yaptık. Daum Fenerbahçe'nin başında... Tüm futbolcuları yere yapıştıran o gizli kramponlar takılmış ayakkabılara. Kimse sorumluluk almıyor, kimse liderliği üstlenmiyor. "Yarı sahayı geçmek yasak" emri gelmiş oyunculara... "Bırakın" demişler, "Alex golü atarsa kazanırız, atamazsa kaybetmeyelim." Alex de bu saklambacın içinde kendine rol biçmiş. Görülmüyor ortalarda. Sadece o değil elbette. Geçen haftaki aynı "kaçak oyunu" seyrettiği halde, Kayseri'de de benzerine izin veren Aykut Hoca da var kenarda.
11 kişi çıkmışlar sahaya, ama ısrarla eksik oynuyorlar. Özer mesela... Maç bittiğinde "Ne yaptım?" diye sorsa kendine, boş cevap kağıdı vermesi lazım hocasına... Orhan Şam, Amrabat ile didişiyor. Kayseri'nin atak noktası burası. Yükleniyorlar da yükleniyorlar. Ve bir anda Yobo - Bilica ikilisi ile Volkan Demirel'in performansı övülmeye başlanıyor. Bir takımın defansı ve kalecisi "en iyi" ise, gerisini nasıl ölçeceğiz? Kalp kırmadan yapmak öyle zor ki. "Zaman yolculuğu" dedik. Geçen senenin o tuttuğunu koparan, gözleri çakmak çakmak çakan, bir solukta üç kişiye basan oyuncuları yok ortada. Aykut Hoca, bu ruhu kaybetmiş, yerine koyamamış yenisini. Eksikleri - sakatları mazerettir elbette. Koşmamanın, korkmanın, topu alanın geriye bakmasının, öne yapılan koşu sayısının dipleri bulmasının mazereti ne?
RUHUNU KAYBETMEYECEKSİN
Kayseri takımı gol için sürekli deniyor. Sağı - solu, uzun - kısa topları, yan ortaları... Sürekli bıçak sırtında gezdiriyorlar "koca" Fenerbahçe'yi... Beraberlik golünün ensesinde geziyorlar, alarm zilleri durmuyor bir saniye. Ne Aykut Hoca, ne de sahadakiler soruyor kendine; "Ne oluyor?" diye...
Oyuncu kaybedilir. Emre ve Gökhan gibi olanları yarım takım gibidir. Doğrudur. Ama ruhunuzu kaybedip, karakterinizden vazgeçip, "Kazandık ya!" raporunu yazmaya başlarsanız, tünelin ucundaki ışık değil, gelen trenin farıdır!
Son paragrafı genç Gökay'a açalım. Üst düzey futbol görüşüne sahip. Koşacağı alanları seçerken de, pas tercihi yaparken de bunu hissediyorsunuz. Takımın güvenini kazandığında, öne daha çok oynayacaktır.
Yıllardır Fenerbahçe'de olup da, hala yerinde sayıp, bahane torbası taşıyanlar, bu kulübün onları bir sezon daha taşımayacağını anlarlar umarım...
Aslında tren geliyor!
24 Eylül 2011 13:29
