28 haftayı geride bıraktık, normal sezonun bitmesine 6 hafta kaldı. Ligin bitmesine ise daha 12 hafta var.
Şampiyonluk yarışında play-off öncesi Galatasaray büyük avantaj elde etmiş olmasına rağmen Teknik Direktör Fatih Terim'in yılların tecrübesiyle üzerinde durduğu gibi hiçbir şekilde farka aldanmadan, işi gevşetmeden sonuna kadar mücadele edip puan avantajını korumak gerekiyor.
50 küsur yıllık lig tarihinin verilerine bakarak konuşursak gerçekte 23'üncü haftadayız.
Play-off'ta puanların yarıya bölünerek yeni bir mücadele başlayacağını ve farklı önde olan takımın avantajını not edelim önce...
Geçen yıla dönelim, bu haftaya denk gelen o haftanın derbisinde Beşiktaş ile Fenerbahçe karşılaşıyordu. F.Bahçe 45 puanla ikinci, Beşiktaş 32 puanla beşinci sıradaydı. Ligde şampiyonluk yarışından kopmamak için Fenerbahçe'yi yenmesi gerekiyordu Beşiktaş'ın. Maçın içinde 2-1 öne geçen Siyah-Beyazlı ekip Almeida ile 3'üncü gole yaklaşmış ama Portekizli oyuncu Volkan'la karşı karşıya kaldığı pozisyonu gole çeviremeyince Fenerbahçe maçı 4-2 kazanmış, sezon sonunda ipi göğüsleyen takım olurken Beşiktaş ancak beşinci sırayı alabilmişti.
Almeida topu ağlara gönderse ligin kaderi değişebilirdi.
Almeida, tarihi bir golü kaçırıyordu belki de...
Tıpkı bir önceki sezon Burak Yılmaz'ın Fenerbahçe'ye Kadıköy'de attığı gol gibi, bu kez ağlara gitmeyen top kader topu olmuştu.
Fenerbahçe o golü yese Trabzonspor'la arasındaki puan farkı 5'e çıkacak, Beşiktaş da lige dönebilecek ve muhtemelen yarış başka bir şekle bürünecekti.
Bu hafta sonu yine bir derbi vardı. Fenerbahçe'nin Eskişehir'de kaybettiği hafta Galatasaray'la Beşiktaş arasındaki puan farkı 11'di ve Beşiktaş'ın play-off'a güçlü girmek için kazanması gerekiyordu.
Malumunuz maç 2-2 devam ederken Almeida son dakikada topu çok uygun durumda ağlara gönderemiyor, karşı atakta Elmander Galatasaray'a galibiyeti getiren golü atıyor, iki takım arasındaki puan farkı 14'e çıkıyor ve Beşiktaş, bir kez daha yarıştan büyük ölçüde kopuyordu.
Almeida kaçırdıklarıyla Beşiktaş tarihine geçmekle kalmadı, muhtemelen bir kez daha ligin kaderini değiştiren adam oldu.
1984-85 sezonunu yaşayanlara hatırlatalım, bilmeyenleri aydınlatalım. Branko Stankoviç'in çalıştırdığı Beşiktaş şampiyonluğa giderken en büyük rakibi geçen sezon çalıştırdığı Fenerbahçe idi.
Son üç haftaya girerken 10 gol averajla lider Fenerbahçe İnönü Stadı'nda Beşiktaş'a konuk oldu. Beşiktaş iyi oynuyordu; maç 2-1 olmuş, Stankoviç iyi giden takımın iki önemli oyuncusunu gereksiz bir şekilde değiştirmiş, İlyas'ın golüyle Fenerbahçe 2-2 yapmıştı. Maçın son bölümlerinde yine Beşiktaş tek kale oynamaya başlamış, Şekerbegoviç kaleci Yaşar ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atamayarak tıpkı Almeida'nın Volkan karşısında atamadığı golde olduğu gibi ligin kaderini değiştiren adam olmuştu. O sezon Fenerbahçe averajla şampiyonluğa ulaştı.
Kopenhag'daki UEFA finalini hatırlayın, uzatmalarda Henry çok uygun bir pozisyonda Taffarel'e takılmasa hem takımının, hem hocasının hem de Galatasaray'ın kaderini değiştirebilirdi.
Onlarca örnek yazabiliriz buraya, eskilerden ve Almeida'dan hatırladıklarım bu kadar.
İşte futbolu bunun için çok seviyoruz. Bize hikâyeler yaşattığı, yazdırdığı için...
Sözün özü 12 hafta daha futbol izleyeceğiz ve evet kesin favori artık Galatasaray...
Yine de bir kritik dakikada bir kritik golcünün kaçıracağı gol tüm hesapları altüst edebilir.
Bazı kırılma noktaları maçların kaderini, bazıları ise ligin kaderini belirler.
Ligin kaderi belli oldu mu dersiniz?
OYUNUN KURALI
Fernandes forma giymediği için Galatasaray maçına dezavantajlı çıktı Beşiktaş. Bütün maç öngörüleri Fernandes üzerinden kurgulandığı için beklentiler Galatasaray'ın rahat galibiyet alacağı yönündeydi. Galatasaray tıpkı Fenerbahçe maçında olduğu gibi rakibin savunma göbeğinin hatalarını cezalandırdı. Bilica'nın performansı ile Sidnei'in performansı neredeyse aynıydı. İki büyük hata ve gelen gol... Sol kanat hatalarına ne dersiniz? Eboue'nin şansı mı sadece, çabası, çalışması şüphesiz ama rakiplerin büyük hataları elbette...
İkisi arasındaki fark birinde Fenerbahçe'nin Q7'si Stoch'un oynatılmaması ve Fernandes'e karşılık Alex'in varlığıydı. Fenerbahçe o gün Stoch'u oynatsa sonuç ne olurdu?
İşte futbolu, bu benzerliklerin farklı sonuçlar doğurması nedeniyle seviyoruz.
Bu anlatılarla Galatasaray'ın iki galibiyeti değersizleştirilemez, bilhassa ekstra övgü alır. Çünkü Galatasaray eline geçen fırsatı tepmeden cezayı kesmiş, futbolun kendisinden beklediğini yapmıştır.
Öyleyse kazanan haklıdır.
Haklı haklı olmasına da peki bu hikâyeleri yazıp, konuşanlar ne kadar sonuçtan bağımsız konuşabiliyor?
Almeida golü atsa ve Beşiktaş 3-2 kazansa yazılacaklar başka türlüydü. Ne Melo, ne Selçuk, ne Elmander övgü alabilecek, Quaresma'nın sol kanadı nasıl dağıttığı, Carvalhal'in takımı psikolojik olarak maça hazırlama metodu, oyuncu ve taktik değişiklikleri övülecekti.
Beşiktaş yorgun olmasına karşı enerjisini doğru kullandı denilecek. Terim'in tek forvete geçtiği, bu nedenle hata yaparak maçı verdiği eleştirileri yapılacaktı. Hatta sakatlıktan tam dönmemiş Elmander'in tek başına sahada bırakılmasında tavan yapacaktı eleştiri...
Oyunun bize en büyük armağanı tüm gollerin hatalardan gelmesi, son dakikada aynı şartlar altında, iki kopya pozisyonda bir tarafın golü atamayıp diğerinin atabilmesi değil mi aslında?..
Almeida tarih yazıyor
28 Şubat 2012 10:35
İlgili Haberler
Chicago'dan Beşiktaş'a selam var
Beşiktaş'ta yeni sezon formaları tanıtıldı
Beşiktaş'ın Trabzonspor ile oynaması, Lyon maçını olumsuz etkiler mi?
Fenerbahçe - Beşiktaş rekabetinde unutulmaz Beşiktaş golü hangisi?
11'i nasıl kursam diye uzun süre düşünmek zorunda kalacaksınız