Felipe Melo 3. golden sonra kalbini söker gibi yapıp tribünlere atarken aynen bu görüntüyü veriyordu: 'Alın kalbim sizin olsun...'
Buzulları andıran bir ortamda 26 bine yakın seyirci üçüncü golden sonra iyice ısınmıştı. Bir de Melo tribünlere kalbini göndermişti üstelik...
G.Saray'ın ilk yarıdaki futbolu, ürkek ve yürekleri hoplatan pas trafiğinde, Fatih Terim inanın çılgına döndü.
Sarı-Kırmızılılar'ın sevimsiz pas dağıtımındaki acemiliğini anlatamam. Herkes toptan kaçıyor, adeta saklanıyordu...
Colin Kazım'ın, Selçuk'un, Servet'in top kayıpları top noktasındaydı. Onları izlerken Barcelona'nın dünya yıldızı Xavi'nin bir sözü aklıma geldi.
Diyordu ki Xavi: 'Önemli olan güzel pas atmak değil, pas atacak bu kadar kaliteli oyuncu varken, pas dağıtımında adaletli davranabilmek...'
G.Saray iyi oynamıyordu (ama ilk yarıda 2-0 öndeydi ) ve maalesef pas dağıtımını adaletli yapacak bir lideri de yoktu. Aslında G.Saray'ın konsantrasyonu sağlayamamasının altında yatan gerçek; hayata tutunmaya çalışan rakibini küçümsemesi gibi geldi bana. İkinci yarıdaki oyun, değişiklikler, devre arasında Sevgili Hocam Fatih Terim'in 'uyarılarıyla' G.Saray toparlanır gibi oldu.
Bazen kötü oynarken bile kazanmak önemlidir. Elmander, Baros, Selçuk, Melo kendilerini inanın sıkmadı ve maçı alıp götürdüler. G.Saray biraz tempo yapsaydı Bülent Korkmaz'ın ekibinin halini düşünmek bile istemiyorum. G.Saray, üst üste maç kazanma rekoruna giderken inanın kendini hiç sıkmadı.
Al kalbim senin olsun
15 Ocak 2012 12:02