Bazı oyunculara futbol hayatlarında inanılması güç şanslar gelebiliyor.
Onlar bunu kullanamayınca da bu gereksiz yükselişten çok daha sert düşüş yaşıyorlar. Bugün Galatasaray forması giyen bir oyuncunun birkaç yıl sonra nerede oynadığından kimsenin haberi bile olmayabiliyor.
Ezcümle Sercan Yıldırım'dan söz ediyorum; oyun bilgisi ve oynama becerisi bu kadar düşük bir oyuncunun yıllardır çok yetenekli bir adam sayılması, ardından Sarı Kırmızılı takımda değişik nedenlerle sürekli şans bulabilmesi çok ilginç. Dün akşam da Elmander'in sakatlanmasıyla böyle bir durum yaşandı ve Cim Bom fiilen 10 kişi oynamaya başladı. Rakibin de oyunda 10 kişi kaldığı bölümde Galatasaray'dan daha etkili oluşu ve golü buluşu bundandı.
Mutlaka dikkatinizi çekmiştir, herhangi bir arkadaşı da Sercan'a pas vermiyor çünkü ona atılan top anında rakibe gidiyor. Kendi çabasıyla top kazanıp oyuna katılmayı filan da düşünmüyor. Top ona geldiğinde kimseye pas filan veremiyor. Birşey olacak gibi pozisyonlarda mutlaka ya topu eziyor ya da ofsayta düşüyor. Kalecinin burnunun dibinden atamadığı golün de şaşılacak bir yanı yok; bunu her zaman yapabiliyor. Bizden tek farkı, oyunu sahanın içinden seyretme lüksünün ona tanınıyor oluşu...
Sercan'ın Galatasaray'a ilk büyük maliyeti Bursaspor yenilgisi olmuştu. Buna neredeyse 10 kişi kalmış Mersin İdmanyurdu'na puan kaptırma fiyaskosu eklenecekti. Neyse ki bu kez o hasar oluşmadı... Golde Eboue'nin anlamsız telaşının payını görmezden gelmek de mümkün değildi.
Oysa Sabri tedirginliğinin yerini Eboue rahatlığına bırakmış olması, Melo'nun yerini Ceyhun'un iyi-kötü doldurması, Hakan Balta'nın takıma dönmesi taşların yerine oturmasını sağlamış gibiydi. Selçuk kendini yine izinli sayıyordu ama Emre ve özellikle de Engin takımına maçı kazandırmakta kararlıydı.
Rakip savunma yerleşik durumdayken Necati'ye verdiği gol pası, sadece Engin'in yapabileceği bir işti. İkinci yarıdaki müthiş şutunun direkten dönmesi talihsizlikti. Ortaalanda Melo'nun yokluğundan doğan mücadele ve sonrasında hücum etkinliğini de o üstlendi.
Oyunun en sıkıntılı anında Aydın'ın girer girmez taşıdığı topla Necati'nin zekâsı birleşip penaltı doğunca çoğumuzun aklına 2007 Aralık ayı ve Konya geldi. O da Cim Bom'un müzmin yeteneklisi, hiç değilse 5 yılda bir yararı oluyor takıma! Bazen buna bile razı olunabiliyor.
Hakem açısından rahat bir maçtı ama Barış Ataş'ın ilk sarısı hatalı, penaltı da 'Necati aldı' itirazına yol açacak nitelikteydi. Dolayısıyla kararları oyunu etkiledi. Sarı Kırmızılı takım rahat kazanması gereken maçı yine azap içinde tamamlarken Engin'le Necati maça damgalarını vuran adamlar oldu.
10 kişi oynamak şart mı?
18 Şubat 2012 12:58